Kapkara bir Salı.
Mart’ın son gününde karanlıklar ardında kaldı, yine bir çok şey.
Elektrikler gitti önce. Ama o elektrikler hep gitmişti. Hep kesikti. Gün aydınlıkken bile bütün her şeyi gecenin karanlığına saklamışlardı.
Bugün ikisi birden oldu.
Hem gün karanlıktı hem de elektrikler gerçekten yoktu.
Dünyanın en büyük “Adalet Sarayı”na 3 terörist girdi.
Eli silahlı, çatışmaya yetecek kadar mermiyle.
Milletin kemerini dahi çıkarıp girdiği Adalet Sarayı’na kurşunlarla girdiler.
Nasıl girdiler? Bilmiyoruz.
Berkin için girmişler-mişmiş! İnanmıyoruz!
Akşam elektrikler geldi, ama bir “can” gitti.
Bir babanın evlatlarına ömür boyu unutamayacakları acı bir tablo bıraktılar geriye.
Ne Berkin’in katillerini biliyoruz ne de Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın.
Bunun hesabını kim verecek? Onu da bilmiyoruz.
Ve bu yüzden doğruyu bulmak, doğruya ulaşmak, doğruya yönelebilmek adına soruyoruz:
Soru 1:
Ülkede ortaya çıkan bir sorunda, sorunla ilgili bakan yerine başka bir bakanın açıklama yapmasındaki ve bunun artık alışkanlık haline gelmesindeki amaç, birinci derecedeki sorumlunun korunması mıdır?
***
Her örgütün -doğru ya da yanlış- kendisine göre doğruları vardır. Doğru ya da yanlışın göreceli olabileceği noktada tutarlılık irdelemesi daha akılcıdır.
Bu soru, sözde Berkin Elvan için söz konusu operasyonu yaptığını iddia eden örgüte:
Soru 2:
Öldürdüğünüz savcının davaya 4 ay önce atanmış olması, davaya müdahil olan kişiler içinde Gezi olaylarındaki polis hukuksuzluklarını incelemiş, epey yol katetmiş, hatta bu kapsamda 3 polisin kimliğinin belirlenmesi adına Adli Tıp Kurumuna olay yerinde bulunan 21 polisin açık kimliklerinin fotoğrafını göndermiş kişi olması, Gezi Parkı gösterileri sırasında yaralananlar hakkındaki soruşturma dosyalarını yürütüyor olması, yürüttüğü soruşturmalarda şüpheli kamu görevlilerinin tespiti aşamasına gelinmiş olması; kimin ekmeğine yağ sürer?
Soru 3:
Soru yine aynı örgüte…
Bu operasyonda avukat kullanmanız üzerinden, avukatların da üstünün aranması gerektiği üzerine oluşturulmak istenen algıya zemin yaratmış oluyor musunuz olmuyor musunuz?
Soru 4:
Bu vesileyle zaten giderek yok edilmek istenen “savunma”nın çevresindeki çember, daha da daralmıyor mu?
Bu olayın bundaki katkısı azımsanabilir mi?
***
Polis bir operasyon yapıyor ve operasyondaki herkes ölüyor. Üstelik bundan da “başarı” diye söz ediliyor.
Soru 5:
Hem teröristlerin hem de savcının hayatta kalması, olayın aydınlatılması açısından en önemli hususken, bunun neresi başarıdır?
Soru 6:
Adliye önünde görevlerini yapan birçok basın çalışanının ve bazı yetkililerin açıklamalarına göre;
Son telefon görüşmesinden sonra savcının odasından tek el silah sesi geliyor ve sonra polisler operasyona başlıyor. Savcı kafasında 3, vücudunun değişik yerlerinde 2 mermi yarasıyla hastaneye kaldırılıyor. Savcıyı kim vurdu?
Soru 7:
Tüm basın organları ve Başbakan, ölü ele geçirilen 2 teröristten bahsediyor. Ortada bir de avukat var, yaralı olarak hastaneye kaldırılan. Ve görüntülerden edinilen izlenime göre durumu çok ciddi değil. Ancak, teröristler adına açılan bir sayfada sürekli olarak 3. kişiden bahsediliyor ve üçünün de öldürüldüğü – kendilerince şehit olduğu – söyleniyor.
Şayet doğru ise öldürülen 3. teröristin kimliği neden açıklanmıyor? Ölüsü ya da dirisi nerede?
Soru 8:
Operasyonun merkezinde olan ve asıl sağ kurtarılması gereken savcı şehit, olayı gerçekleştiren teröristler ölü!.. Peki biz gerçekleri şimdi kimden öğreneceğiz?
Soru 9:
Bu konuda başarıdan kasıt, hem savcıyı, hem de suçluları susturmaksa; siz hangi taraftasınız?
***
Adaletin olmadığı yerde kaosun olması kaçınılmaz sonuçtur. Böyle durumlarda şiddet patlak verir. Adalete güveni kalmayan insanlar bu durumu olumlu görebilir.
Soru 10:
Bir şeyin yapılması gerektiğine inanmak, onu şeklen “yapan” herkesi “doğru” ve “haklı” görmek ne kadar akılcı, ortaya çıkan şiddetin sistem için, şiddeti bastırmak adına meşru zemin fırsatı olduğunu da düşünürsek, üstelik de çıkarları uğruna kendi ülkesine bile “roket attırmayı” düşünebilen -belki de yapmış olan- bir MİT müsteşarına sahipken?
***
Parçaları doğru birleştirmeli, doğru resmin bütününe ulaşmak ve karşıt olduğumuz şeylere hayat vermemek adına.
Yorum ekle