Eren Bülbül…
Yine bir 15’li… Bu kez de Maçka yolları taşlı… Şehit kanlı…
***
Sorular, Eren Bülbül’ün narko-terör örgütü PKK (veya taşeronları) tarafından şehit edilmesini bu gerçeği görmezden gelerek anlatmaya çalışan Sendika.org‘a:
Hangisi daha aciz, kahpe ve vicdansız?
Çocuk katleden terör örgütü mü?
Terör örgütü çocuk katletti diyemeyen yayın organı mı?
HANGİSİ?
***
Sendika.org haberi halkı bilgilendirmeden, bilgiyi saklayarak, algılarla oynayarak haber yapar da BirGün geri kalır mı?
Kalmaz.
Peki nedir BirGün?
Kimdir?
BirGün, ayakları bu topraklara basmayan bir sol nasıl olur sorusunun yanıtıdır.
Neoliberalizm kendisini sol diye pazarlamak istese ne yapardı sorusunun yanıtıdır.
Ece Temelkuran bir gazete olsa ne olurdu sorusunun yanıtıdır.
Kendince duyar kasan ama tüketim kültürünün gönüllü kölesi de olan kişi bir gazete olsa kim olurdu sorusunun yanıtıdır.
Faydacılığın öncülerindendir.
Hükümete vurmak için bodoslama yüklenir, yüklenmesinde de bir sakınca yoktur, fakat milli bir algı yaratacağım korkusuyla da kılı kırk yarar.
AKP baskısıyla birilerinin görevine son verildiğinde tüm kavramları etrafa saçar, demokrasi havarisi rolüne soyunurlar da kendi gazetelerinde sırf yaptığı röportaj PKK’yı incitir diye röportajı makaslar, sonra da kendi gazetecilerini kovarlar.
Ve bazı utanmazlar da, Nuray Mert‘in kovulmasıyla ilgili duyar kasar ama sırf PKK’yı üzmemek için BirGün gazetesi Özlem Özdemir‘in işine son verdiğinde kafalarını kuma gömerler.
Aynı BirGün’dür, Gezi sırasında düzenlenen Gazdan Adam Festivali‘ne sponsor olan, birilerini kendimize yontarız kaygısıyla… Sonrasında da “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı ve Atatürk‘lü Türk bayraklarının çoğunlukta olmasını “militarizm” ve “faşizm” olarak yorumlayıp rahatsızlıklarını belirterek aynı festivalden çekildiklerini açıklayan.
Ama buna rağmen yine pişkince 16 Nisan günü referandumdan evet çıkmasın korkusuyla yine Atatürk’ü ve Atatürkçü kesimin hassasiyetlerine oynar manşetten.
Sonrasında da hiç utanmadan sıkılmadan “Biz daha ne yapalım?” demekten de gocunmaz(lar).
Türkiye’de yazacak yer sıkıntısı olması, birçok gazeteciyi, yazarı olmak istemediği yerde yazdırabilir. Çizgilerini koruduktan ve kendi gazetelerine de gerektiğine gerekeni söyleyebildikten sonra bu çok da sorun değildir.
Ama yöneten “kafa”ların ifşası elzemdir.
Ve herkes artık AKP’ye karşı olan AKP’den “olmayan” herkesin bizden olmadığını fark etmek zorundadır. Üstelik “nefret”leri ekseninde bu kişilerin ve oluşumların AKP ile doğal müttefik olduğunu da görerek.
***
Hümanizm anlayışı “etnik kotalı” olanlar, ulusal Türk kimliğine düşman olanlar, terör örgütüne terör örgütü diyemez. Asker çatışmada öldü der de çatışmanın kimle olduğunu belirtemez.
Gazetecinin görevi olanı eğmeden bükmeden yansıtmaktır, oysa bunlar için öncelikli olan gazetecilik değil, terör örgütünün psikolojik harekatına ket vurmamak, zeval getirmemektir.
Bir terörist ölmüş olsa, en acıklı ve demagojik görsellerle bezenir Türkiye Cumhuriyeti nefreti.
Ölenleri de yaşayanları da en az siyasi irade kadar ayırırlar, bunu asla kabuk etmeseler de.
Ülkeyi yöneten “proje”, kutuplaşmadan kazanırken kutuplaşmanın diğer kutbunda da ellerini ovuşturanlar yok değildir.
Biz bunları anlatmaya, ifşa etmeye devam edeceğiz. Bunu yaptığımız için, birilerinin maskesini düşürüp birilerinin düşünsel konforunu bozduğumuz için saldırılara da maruz kalacağız.
Bu bir bedel mi?
Bedel.
Peki Eren gibi yiğitlerin canlarını ortaya koyduğu yerde bu bir bedel mi?
Hiç de değil!
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
12 AĞUSTOS 2017
Yorum Ekle