Başta Erdoğan olmak üzere AKP’liler ve yandaş kanallar sürekli Kılıçdaroğlu’na saldırıyor. Zaten sorgulama isteği zayıf olan kitle, gerçekliği tartışmasız olan gelişmeleri de gördükçe iyice bileniyor.
Karşıtlık ekseninde siyasetten beslenen AKP için Kılıçdaroğlu bu stratejiye birebir uygun, çünkü istedikleri “Cehape zihniyeti” algısı yaratmak için Kılıçdaroğlu’ndan daha uygun bir siyasi profil bulamazlar.
BİR TAŞLA ÜÇ KUŞ
Birincisi, Kılıçdaroğlu eşittir Cehape algısı ile kendi kitlelerini diri tutuyorlar.
İkincisi, saldırılan kişi Kılıçdaroğlu olunca o da bu vesileyle gündemde kalıyor.
Üçüncüsü de bu sayede kendilerince henüz kontrol altında olmayan(emperyalizmin kontrol altında olmaktan bahsetmiyorum) Meral Akşener kadrajın dışında kalıyor.
İkinci madde ile bağlantılı olarak Kılıçdaroğlu’na iktidar unsurlarınca saldırılması, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun parti ortamındaki dokunulmazlığını artırıyor. Çünkü yaratılan bu yapay ortamda Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiğin zaman “AKP’nin ‘sözde’ saldırdığı kişiye saldırdığın” için “AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş” oluyorsun belli kişilerin gözünde.
Faydalanılan yöntem çok basittir. İşlevsel olduğu için de sık tercih edilir. Dışarıda yapay bir düşman yaratırsın, böylece içeride “birlik olmak gerek”, “eleştirinin zamanı değil” paravanları sayesinde yerini güvenceye alır, gücünü pekiştirirsin.
Düşünsel manada tembelleştirilen ve yılgınlaştırılan; bu yüzden de sadece kendisine dayatılan algılar içerisinde seçim yapmak zorunda hisseden (Yani ya yandaş kanallar eksenli AKP var, bir de Halk Tv eksenli mevcut CHP yönetimi) CHP seçmeni, aktif CHP seçmenleri içinde çoğunluk oldukça tahterevallide de ağır basan taraf oluyorlar. Ama onlar ağır bastıkça normalde avantaj olan bu durum dezavantaj oluyor, çünkü CHP Genel Merkezine kendilerinin yükseltmedikleri “dar kitle” havada, yani CHP’nin karar verme mekanizmasında kalmaya devam ediyor.
Ve tabii böylece temsiliyetlerini pasif kalarak her fırsatta AKP’ye temsil eden kişileri(16 Nisan örneğinde olduğu gibi) savunmak zorunda kalmaya da…
Malum dengelerin daim kalmasını sağlayan bu danışıklı dövüşte, kısır döngüde sadece kendisine dayatılanı savunanlar çoğunlukta oldukça sonuç değişmeyecek.
CHP seçmeni partisine dair, “kalplerindeki CHP” ile genel merkezi işgal altında olan “Y-CHP” ayrımıyla yüzleşmek zorunda.
CHP seçmenleri partiyi ölümüne destekleyip ancak partide aktif görev almadıklarından dolayı farkında değiller ama ilçe seçimlerinden gelen haberler Y-CHP’lilerin kendi seçtikleri delegeleri bile ikna edemediği yönünde…(Örneğin bir ilçede seçim oluyor. Tek aday giriyor ama 500 oyun en fazla 150’sini alabiliyor. Teşkilatlar kişileri oy kullanmaya ikna etmekte bile büyük sıkıntı çekiyor.)
Biz de bu ayrımı yapmalarına yardımcı olmak için, bizzat maruz kalanların anlatımları ve mümkün olduğunca somut belgelerle parti içi demokrasinin AKP tipi demokrasiden farksız olduğunu göstereceğiz.
Saklanan ve kesinlikle görülmesi gereken manzara; Erdoğan tarafından muhalefette “tercih” edilen, kendi atadığı kadrolarda dahi heyecanını kaybeden fakat diğer yandan da tüm çeşme başlarını tuttukları için muhalif birilerinin ilçe seçimi kazanmasına bile izin vermeyen, bu duruma dahi tahammül edemeyenlerin elinde oyuncak edilen bir CHP tablosu…
Birileri bunu yapma niyetimizi anlamak istemese de, saldırsa da bizi yaftalayaca olacak olsa da bunu yapacağız.
Çünkü sahte muhalefet yıkılmadıkça Erdoğan AKP’si, iktidarını hukuk dışı yolları da kullanarak güçlendirmeye, hepimizin başında Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya ve hayatımızı daha fazla kısıtlamaya devam edecek.
Velhasıl “OHAL” sadece Türkiye’de değil.
Ülkedeki genel durumun öncelikli vebali nasıl en çok AKP seçmeninin üzerindeyse, CHP’deki durumun sorumluluğu da en çok CHP seçmeninin üzerinde.
O zaman zihinleri açmak açısından sormalı:
CHP, kurucu değerleriyle örtüşmeyen ve potansiyelini etkisiz hale getiren bir işgal kadrosu yerine gücünü seçmeninden ve kurucu değerlerinden alan bir “yönetim” içinde olsa, tam anlamıyla seçmen-yönetim işbirliğiyle hareket edebilse, seçmeni partisel tartışmalarda zor durumda bırakan kişi ve olaylardan parti temizlense, böylece partiye saldıran AKP’nin kozlarını da elinden alsa, AKP ülkede bu kadar pervasız davranabilir mi?
Soru da sorun da belli…
Yanıt sizde… Çözüm de…
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
29 ARALIK 2017
(Mümkün olduğunca yazılarımda bu görseli kullanacağım. Çünkü bu fotoğraf, 16 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük oy hırsızlığı ve yolsuzluğu yapıldıktan sadece 9 sonra çekildi. Hepimizin isyanı, öfkesi bile soğumamışken.)
Yorum Ekle