Türk’ü esarete mahkum etmeye, yüzyıllardır vatanı bellediği Anadolu’dan atmaya kararlı olan emperyalistler ve onların piyonları, Mondros’ta Sevr’de Türk’ün adını silmeye yeminli olduklarını açıkça göstermişlerdi. Satın aldıkları kalemlerle, saltanatı uğruna vatan toprağını gözden çıkarmakta en küçük bir tereddüt göstermeyen sarayıyla, cehaleti sermaye edinmiş İngiltere’den aman dileyen ulemalarıyla, vatan ve millet uğruna kalpleri birlikte çarpan yiğitlere idam fermanları hazırlayanlarıyla tek cephedeydi düşman ordusu. Ancak, öldü denilen, sürü yerine konulan, hiçbir şey yapılamayacağı sanılan Türk Ulusu, kendine biçilen bu kefenlere rağmen, teslimiyete, köle olmaya ve hatta yok olmaya razı gelemezdi, gelmedi.
Tüm Anadolu’dan toplanarak Afyon’da patlayıp İzmir’e doğru çağlayan özgürlük selinin başlangıcı, Türk’ü esaret altına alma planlarını sonsuza dek felce uğratacak tarihi zaferin habercisi, Türk Genel Taaruzu, düşmanı vatanın bağrında boğmuş, ona Türk’ün vatanına dokunulmasının ne tür bir felaketle neticelenceği konusunda tarihi bir ders vermiştir. Türkün hayatına kastedenlere inat verilen bu onurlu yaşam kavgasını küçültmek isteyenler ise o gün oldukları gibi bugün de varlar ve en az o günkü kadar pervasızlar. Ancak, bunlar şüphesiz ki, ya o gün denize dökülenlerin, ya da vatanı kurtarmak yerine kendi menfaatlerini düşünmeyi daha önemli sayanların mirasçılarıdır.
Unutulmamalıdır ki, bu onursuzluk mirasçıları saldırdıkça 26 Ağustos ruhu daha da kuvvetlenecektir. Türk Ulusunun haklı davası daha da güç kazanacaktır.
30 Ağustos’a bu mücadele azmiyle yaklaşıyoruz, tıpkı 98 yıl önce olduğu gibi.
Ulus tarihinin kaderine doğan en parlak güneş 26 Ağustos, Türk Genel Taaruzu’nun başlangıcının yıl dönümü kutlu olsun.
26.08.2020
ÜÇÜNCÜ YOL
Yorum Ekle