BİTTİĞİ YERDEN BAŞLAMAK, YİNE, YENİDEN
10 Kasım 1938 sabahında Türk milleti ve dünya için büyük bir devir kapandı. Emperyalistlerce yok edilmeye çalışılan bir milletin bağımsızlık savaşının ve çürümüş bir düzenden uygar bir toplum meydana getiren hareketin önderi hayata veda etti. O günden sonra Türkiye’yi yönetenler, on yıllar boyunca Batı emperyalizminin boyunduruğu altında karşı devrimi uygulamaya koyuldular. Bağımsızlık, özgürlük, uygarlık yolunda tüm mazlum milletlerin ilham kaynağı olan Kemâlizm, 1938’den bu yana tasfiye edilmeye çalışılmaktadır.
Geride bırakılan on yıllara bakıldığında karşılaşılan tablo; siyaseti, ekonomisi, ordusu, bürokrasisi, sağlığı, doğası, gençliği, toplumu emperyalizme teslim edilmiş, bağımsızlığını kaybetmiş, ulusal çıkarlarını savunamayan, emeği sömürülen, kutuplara ayrılmış, birbirine güveni kalmamış, katliamlarla, darbelerle, terörle sarsılmış, iç ve dış düşmanlarıyla mücadele edemeyen bir Türkiye’dir. Tüm dünyaya bakıldığında ise savaş, kan, sömürü, yağma, açlık, işkence, baskı ve yalandan başka bir şey görünmemektedir.
Türk milletini ihtiyaç duyduğu onurlu, mutlu, huzurlu günlere yeniden kavuşturacak; emperyalizme karşı mücadele veren milletlerle işbirliği seçeneklerini gündeme getirip insanlığa yaraşır bir dünya özlemini hayata geçirecek yeni bir muhalefet hareketine gerek duyulmaktadır. Bu hareket, hiçbir etnik, dinî ayrım gözetmeksizin, yalnızca vatanseverlik duygusunda ortaklaşacak ve Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk’ün ışığında yürüyecektir.
Kendini ulusuna ve insanlığa karşı sorumlu hisseden kişi, tarihine baktığında emperyalizme karşı zafer kazanmış, erdemli bir yaşamı hedef edinmiş Kemâlist mücadeleyi görecektir. Bugün yeşertilmesi gereken işte o mücadeledir!
Türkiye’nin yönetimini ele geçirmiş yalancı ve zorbalar, aynı zamanda güdümlü muhalefetler, güdümlü bir milliyetçilik, güdümlü bir solculuk, güdümlü bir Kemâlizm oluşturmuş ve sömürü düzenlerini sağlama almaya çalışmıştır. Kemâlist mücadeleyi yeşertirken yapılması gereken görevlerden biri de gerçek Kemâlizmi, kendi topraklarına ve halkına dayanan ulusal bir muhalefeti ortaya koymaktır.
Emperyalizme, ırkçılığa, bölücülüğe, gericiliğe, adaletsizliğe, halk düşmanlığına, tepeden bakmacılığa, insan ve doğa sömürüsüne karşı bağımsızlığı, etnik ve mezhepsel ayrım gözetmeyen, yurttaşların eşitliğine dayalı bir milliyetçiliği, özgürlüğü, çağdaşlığı, halkçılığı, Türk ulusunun ve insanlığın çıkarlarını savunmak için çıktığımız bu yol, var olma amacımızı gösteren yoldur.
Bu yolda yürüyen, Türkiye üzerinde döndürülen oyunların farkında olan, haklının ve mazlumun yararına bir şeyler yapma isteğiyle çırpınan genç; yalnız değilsin! Biz varız, bu yolun yolcuları, bir gün buluşacağız ve haklı davanın peşinden gitmenin onurlu ve kutsal azmiyle birlikte mücadele vereceğiz düşmanlara karşı…
Ardımızda uzun bir karşı devrim süreci; önümüzde bu süreci ele alacağımız, neden sürekli kaybettiğimizi, karşı devrimin neden ve nasıl ayakta kaldığını düşüneceğimiz, geçmişin doğrularından örnek, yanlışlarından ders alacağımız, başarmak için gerekli yöntemleri tasarlayacağımız, el ele ve omuz omuza uygulayacağımız, biz başaramasak dahi çocuklarımıza, bizden sonraki kuşaklara başarının koşullarını bırakacağımız bir dönem var.
Gün, üzerimize serilmiş ölü toprağını atma günüdür.
Gün, sosyalizm ile neo-liberalizm arasına sıkıştırılmış bir düzende, Türk milletinin özünden çıkmış ve başarılarıyla mazlum milletlere örnek olmuş Kemâlizmi, çağa ve çağın gerekliliklerine göre yeniden yorumlayarak Kuvâ-yı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk geleneğinin devamı niteliğinde bir Üçüncü Yol’u bulma günüdür!
Yorum Ekle