Üçüncü Yol 1919

İhanetin “Cumhuriyet”inde Anlamak, Olan Biteni (1)

Çağdaş Bayraktar
Çağdaş Bayraktar

Düşmandan merhamet beklemek, olmayacak duaya amin demeye benzer.

Eğip bükmeden kabullenmek gerek.

Cumhuriyet artık sadece saldırı değil, işgal altında.

Çünkü gerçekleşirken saldırılar, birçok insan ya kendi derdine düştü, ya yaklaşan savaşa kendisini hazırlamadı. Ya da sattı, kendi değerlerine dair ne varsa. Batacağına inandığı ve hiçbir zaman ait hissetmediği gemiden başka bir gemiye atladı. Fareler daha asil kaldı yanlarında. Kendilerini farenin yiyeceği kaşardan daha ucuz hale getirdiler.

Cumhuriyet işgal altında.

Cumhuriyet’e dair ne varsa işgal altında.

En çok da “Cumhuriyet”i adında barındıranlar işgal altında.

Türkiye Cumhuriyeti.

Cumhuriyet Halk Partisi.

Cumhuriyet Gazetesi.

***

Mevcut seçim sistemi değişmedikçe, vekiller millete temsilci değil, illet olabilir anca.

Bu durumdan çok uzun ve kapsamlı bir şekilde bahsetmeye de gerek yok. Listelerin, genel başkanların iki dudağına baktığı ve vekil olmak için harcanması gereken maddi güce ulusun %90’ının sahip olmadığı yerde meclis ne kadar milletin olabilir?

Üçüncü Yol olarak bizler, sisteme karşı olduğundan değil de sistem tarafından tercih edilen olmadığı için muhalefet yapanlardan değiliz.

Bizler kendimizi Kemalist olarak tanımlıyoruz. Ve sonuna kadar “ilerici”yiz. Bizim için ilerici olmak, gericiliği besleyen tüm unsurlara savaş açmayı gerektirir. Ulu Önder’in dediği gibi: “…tek başına kalınsa bile tepelenmeye çalışılmalı, ezilmelidir.”

O yüzden, mezhepsel ya da etnik bağnazlıklara saplanmış tüm düşünceleri reddediyoruz. Tarihin de bu gibi eğilimleri “gerici” olarak nitelendirdiğine inanıyoruz.

Bizim bu durum hakkındaki görüşlerimize rağmen, sistem içinde çözüm bulacağına inanan iyi niyetli insanlara saygı duyuyoruz.

Onların tercihi ve bu tercihin gerektirdiği çaba olumlu yanıt verirse, bundan ancak mutluluk duyabiliriz.

Neredeyse tüm kadroları ile işgal altında olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurtuluşu, ancak -genel merkezden bilinçli şekilde yalıtılmış olan- seçmenlerinin örgütlü mücadelesi ile sonuç verebilir.

Tabi bu aşamada başarılı olunması durumunda da aşılması gereken daha büyük engeller ile karşılaşılır; seçim barajı ve seçim yasaları gibi.

***

Bizim kaygılarımız bireysel ve maddi değil; ideolojik ve toplumsal. Bu sebeple Cumhuriyet Gazetesi’nde olan biteni ayrı bir göz ve kaygıyla takip ediyoruz.

Çünkü Muammer Aksoy’ların, Bahriye Üçok’ların, Uğur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kışlalı’ların taşıdığı bayrağın yere düşmemesinin mücadelesini veriyoruz. Yeniden göndere çekmek istiyoruz “Tam Bağımsızlık” bayrağını.

Yine başa dönecek olursak, 3 Cumhuriyet’e (Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyet Halk Partisi) yapılan saldırılar eş zamanlıdır ve yeni değildir.

Bunun somut miladı da 11 Kasım 1938’dir.

Bundan sonraki süreçte kısa süreli “olumlu dönemler” olmuştur fakat bunlar çok kısa sürmüştür.

Cumhuriyet Gazetesi’ndeki manşet ve içeriklerin karşıdevrime malzeme verir nitelikte olması, karşıdevrimin sonucudur. Ve yine yeni değildir.

***

Birilerini desteklediğimizi sanıyoruz; sadece alkışlayarak.

Böylece hedef yapıyoruz onları. Sonra onlar da ya kopartılıyor bizden ya da küstürülüyor.

Eleştiriyoruz birilerini, oturduğumuz yerden. Hatta bazen bunu bile yapmıyoruz. İstiyoruz ki, biz hiçbir şey yapmayalım, ama bir şeyler değişsin. Hatta başka birileri bunu yapmaya kalksın, biz onları yine -sadece- “alkışlayarak” yine hedef yapalım.

Bu -sözde bilinçli- özde bilinçsiz ve keyfi tavırlarla gelinen nokta nedir?

İhanet ve saldırı çok yönlü olunca, gözden kaçmış olabilir. Bu sebeple biz Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili olanları anımsatalım.

Ergenekon tertibinde hedef olan Cumhuriyet Gazetesi’ndeki emperyalizmin yerli uzantıları, bu tertip davalarına müdahil oldu. Yani kendi yazarlarını hedef alan bir operasyonun arkasında durdular. [1]

İlhan Selçuk’un aramızdan ayrılmasından sonra bu yaklaşım ivme kazandı. Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi olan Cumhuriyet Vakfı’nda tüzük ihlal edilerek görev değişiklikleri yapıldı.

Ulusal ve anti-emperyalist kaygıları olan herkes ya uzaklaştırıldı ya da “yola” getirildi.

Hatırlayalım; Ergenekon tertibi kapsamında gözaltına alınan Mustafa Balbay’ın “Ankara Temsilciği” görevine son vererek O’na ilk cezayı kesen kimdi?[2] [3]

Cumhuriyet Gazetesi.

Birilerinin “nasıl olsa bana oy vermek zorunda” düşüncesine güvendiği noktada benzer bir yaklaşıma Cumhuriyet’in başına geçenler sahipti.

Uzun yılların “topluma dokunma, toplumu anlama, onun gelişimine öncü olma” kaygısı duymayan “zemini”, işgal subayı gibi gazeteye dahil olan kişiler için “en uygun” alandı. Can Dündar’ın başa geçmesiyle ise artık durum “mide bulandırıcı” bir hal almaya başladı.

Bulundukları gazetelerin batmasına “öncü” olan kişilerin bir gazeteye getirilmesi, o gazeteye karşı “içeriden” yapılan bir operasyon değildir de nedir?

Gazete yazarlarının gazeteye dahil olurken imzaladığı sözleşmede “Atatürk İlke ve Devrimleri’ne bağlı kalacağım” ibaresi vardır.

Bu ibareye, AKP zihniyetinin hayalindeki “Mustafa”yı beyaz perdeye yansıtan Can Dündar ne kadar uyabilir?

“PKK bir terör örgütü değil, bunu böyle düşündüğümüz sürece bu iş çözülmeyecektir. Bunu iktidarın da böyle düşünmesi lazımdır. Devletler kendilerine başkaldıranları ‘terör’ diye tanımlar. Ama bu tanımlamanın kimseye hayrı yoktur.”[4]

“Evet, belli ki kandırıldık, ama iyi ki kandık! Kemalistler gibi darbeciliğe akıl yatırmayı, otoriterliğe savrulmayı reddettik.” [5] (Yetmez ama evet eleştirisi için)

“Cumhuriyet, çoğunluğu Mason locasıyla ilişkisi olan Selanikli bir grup insan tarafından kuruldu. Atatürk de Selanikli Yahudi asıllı bir dönmeydi.” [6]

gibi açıklamaları olan Nuray Mert, gazetenin kurucu çizgisine ne kadar “bağlı” kalabilir?

Peki ya “Mustafa Kemal bir tiran değildi, Tayyip Erdoğan da değil. Mustafa Kemal demokrat değildi, Tayyip Erdoğan da değil! İkisinin farklı biçimlerde diktatör olduğunu söyleyebiliriz” diyen ve siyasi çizgisini “Sosyalist olduğum için anti-Kemalist’im, bu vurgu hayati önemde bence” olarak özetleyen Ahmet İnsel? [7][8]

O ne kadar bağlı kalabilir imzaladığı sözleşmeye?

Bebek katilinin posterleri önündeki fotoğrafına gelen tepkiler üzerine aynı fotoğrafı sosyal medya hesabına yükleyip, “Hassas Türklerin Instagramla İmtihanı” yazabilen Ahmet Şık,

onun bağlılığını sormaya gerek var mı?

[Cumhuriyet Gazetesinde olanlara tepkinizi göstermek için: http://imza.la/cumhuriyet-yonetimi-istifa]

 

Çağdaş BAYRAKTAR

29 Nisan 2015

DİPÇE

[1] http://www.haberler.com/cumhuriyet-gazetesi-ergenekon-davasinda-mudahil-haberi/
[2] http://www.gazeteciler.com/gundem/mustafa-balbay-ankara-temsilciliginden-alindi-15075h.html
[3] http://www.gazete5.com/haber/balbay-cumhuriyeti-yalanladi-13690
[4] http://hurbakis.net/content/nuray-mert-pkk-bir-teror-orgutu-degil
[5] http://www.diken.com.tr/evet-kandirildik-ama-iyi-ki-kandik/
[6] http://german.rizgari.com/modules.php?name=News&file=print&sid=36247
[7] http://www.birikimdergisi.com/guncel/tayyip-erdogan-diktator-mudur
[8] Sol Kemalizme Bakıyor – Ruşen Çakır, Levent Cinemre (1991)

Çağdaş Bayraktar

Yorum Ekle

Bir Cevap Yazın

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.

Most popular

Most discussed

Üçüncü Yol 1919 sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et