Üçüncü Yol 1919

Amacınız Nedir?

18 Kasım 2015’te, DHKP-C üyesi bir canlı bombayı yakalamak adına 16 farklı yerde operasyon yaptı İstanbul polisi.

Ve gidilen evlerden birisinde bulunan Dilek Doğan, yine operasyon kapsamında eve giren polislerden birisi tarafından tüfekle vurularak öldürüldü.

20 Aralık 2015 tarihinde ise soruşturma dosyasına da dahil edilen görüntüler düştü sosyal medyaya. [1]

Canlı bomba araması demişken, IŞİD mensubu canlı bombalarla ilgili 12 Ekim 2015’te Başbakan Davutoğlu’nun açıklamasını da anımsayalım, ülkeyi yönetenlerin canlı bomba hassasiyeti üzerinden onlara bağlı birimlerin hassasiyetini anlamak adına:

“Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız”. [2]

***

Görüntülerde içeri giren özel harekat polislerinin eve ne kadar hakim olduğu ve evdeki kişileri kolayca etkisiz hale getirdiği görülmekte.

Ve sonrasında patlama sesi, Dilek Doğan hareketsiz biçimde yerde.

Varsayalım ki Dilek Doğan terör örgüyü üyesiydi

Ya da terör örgütü sempatizanıydı.

Peki, uzun süredir çatışmalarda askerlere bile “ateş” emri verilmezken bir polisin böyle pervasız tutumu nasıl açıklanabilir?

Bir hususun altını çizmekte fayda var:

Bir devletin kolluk güçleri, terörle, terörizmle mücadele edecektir. Varlığını tehlikeye düşürmemek adına da mücadele etmek zorundadır.

Fakat bu devlet bir hukuk devletiyse polisin, askerin kendince yargılama ve infaz yapma hakkı yoktur!

Uğur Mumcu‘nun sözlerini anımsayalım:

“Demokratik hukuk devleti, bütün eylem ve işlemlerinde yasal gerekleri ve demokratik yöntemleri kullanmak zorundadır. Bu demokratik yöntemlerin terör örgütlerine karşı da kullanılması devleti daha güçlü yapar.
Terör örgütleri acımasızca can alıyorlar. Buna karşı devlet ne yapmalı! Düzenlediği operasyonlarda teröristleri öldürmeli mi?
Bu konuda devlet çok soğukkanlı olmak zorundadır.
(…)
Teröristlerin sağ olarak teslim alınmaları için yol ve yöntemler yok mudur? Örneğin teröristlerin bulundukları yerlerde kuşatılmaları ve oyalama taktikleri ile cephanelerinin tükenmesi beklenemez miydi?
Bu gibi operasyonlarda teröristlerin öldürülmeleri “yargısız infaz”dır. Devletin buna hakkı yoktur. Devlet, insan haklarını ve insan haklarının temeli olan yaşama hakkını, kanlı teröristler söz konusu olsa da korumak zorundadır. Devlet öç almaz, devlet adam öldürmez, teröristleri sağ olarak yakalar ve yargılar.
Bunlar yapılmazsa, bu tür olaylar kin tohumlarının yeşermesine yol açar ve terör örgütünün en acımasız eylemlerine gerekçe oluşturur.
Evet, güvenlik güçlerine ateş açan teröristleri sağ olarak ele geçirmek belki çok güçtür. Devlet de güç olanı yapmakla görevlidir. Devlet, bu işi başardığı ölçüde hukuk devletidir.” [3]

Şüphesiz ki Uğur Mumcu’nun bahsettiği yaklaşımın sağlanamayacağı çatışma durumları ve operasyonlar olacaktır. Fakat gerçekleşen olayın da böyle bir durum olmadığı ortadadır.

Terörizmin mağduriyetten beslendiği, her tür haklı müdahaleyi kendi saldırısı için “meşru gerekçe” göstermeye çalıştığı yerde bu tarz hukuksuz yaklaşımlar, sadece teröristlerin ve terör örgütlerinin işine gelir.

Bu suçu işleyen kişi terörle mücadelenin psikolojik boyutunu algılayabilecek kadar konuya hakim olmayabilir.(Ki eğer böyleyse bu tarz operasyonlarda kesinlikle görev almamalıdır) Ya da bunun farkında olup da buna göre davranacak kadar sağlıklı olmayabilir. (Eğer böyleyse de kişinin bir an önce pozisyonu değiştirilmelidir)

Fakat bu kişilerin bağlı olduğu birim, bunun önlemlerini almak ve uyarılarını yapmak, bu tarz durumlarda da en ağır yaptırımı uygulamak zorundadır teröre “meşru alan” yaratmamak adına.

Aksi halde bu birimlerin yaptığı, teröre ve terör örgütüne psikolojik yardım ve yataklıktır!

Kötüler, kendisine yapılan kötülükler üzerinden kendilerini aklamak isterler.

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise, kişiye en ağır cezayı verecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısıdır. Herkesin kendince insan öldürmeyi meşru gördüğü yerde kimse adaletten, hukuk devletinden bahsedemez. Kaos kaçınılmaz hale gelir. Bunun sonuçları da asla yurttaşların yararına olamaz.

Haklı olmaktan daha zor ve önemli olan haklı kalabilmektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin asayiş birimleri, haklı mücadelelerine bu şekilde gölge düşürme hakkına sahip değildir. Bunun sorumluları mutlaka gerekli yaptırımlara maruz kalmalıdır.

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
21 ARALIK 2015

DİPÇE

[1] http://www.hurriyet.com.tr/dilek-doganin-son-anlarinin-goruntuleri-dosyaya-girdi-40029480
[2] http://odatv.com/davutoglundan-canli-bomba-aciklamasi-1210151200.html
[3] Kin Tohumları, Uğur Mumcu – Cumhuriyet / 15 Ağustos 1992

Çağdaş Bayraktar

Yorum Ekle

Bir Cevap Yazın

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.

Most popular

Most discussed