1908’in hürriyet aşığı vatanseveri, milli mücadelenin kahraman vaizi Mehmet Akif…
Ulusal Bağımsızlık savaşına unutulmayacak hizmetler vermiş her vatansever gibi İstiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy da her daim mandacı, ırkçı ve işbirlikçi islamcıların başlıca sömürü ve aldatma aracı oldu.
Kimileri “Arnavut dölü, dönme” diyerek aşağıladı onu. Ki bunu diyenlerin ağababalarından çoğu, Enver Paşa’nın Kafkaslardan Anadolu’ya girebilmesi için Mustafa Kemal’in yenilmesini beklerken, o Anadolu köylerini tek tek gezerek İslâm’ın kurtuluşunun milli mücadelenin kazanılmasıyla mümkün olacağını haykırıyordu. Dinin dirilişinin batı emperyalizmi ile mücadele sonunda gerçekleşebileceğini söyleyen Mehmet Âkif, bunu başarabilmemiz için başlıca unsurun bir kurt misali İslam coğrafyasını kemiren “cehalet”in bu topraklardan kazınması olduğunu belirtiyordu.
Hayatını bu iki iç ve dış düşmanla savaşıma adadı: Batının tek dişi kalmış canavarı ve cehalet.
Millete şöyle sesleniyordu:
“Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun!
Bu cehalet yürümez; Asra bakın: Asr-ı ulȗm!”
Bu kutsal savaşı yalnız söylemde değil, eylemde de ortaya döktü. Milli mücadele döneminde hilafet ve şeyhülislam makamları yabancı işgallerin kendi izin ve destekleri ile gerçekleştiğini halka yayarken, Mehmet Âkif idamlık bir suç işlemiş ve başyazarlığını üstlendiği Sebilü’r-Reşat ile Sırat-ı Müstakim isimli iki yayın organını Milli Mücadele’nin savunulduğu kaleler haline getirmişti. Buradan İslam’ın ve insanlık onurunun işgallere karşı savaşması gerektiğini haykırmıştı.
Kendi ifade şekli ile; zulmü alkışlamamış, zalimi asla sevmemiştir.
***
Bu ve bunun gibi pek çok örnek bize gösteriyor ki; günümüz yeni Osmanlı hasreti güden siyasal islamcılarının neredeyse hiç biri Mehmet Akif’in İslam tasavvurunun mirasçısı değildir. Tam tersine ve maalesef, Mehmet Âkif onların sadece sömürü ve çarpıtma aracıdır.
Örneğin, Libya’ya NATO müdahalesini destekleyenler nasıl olur da Mehmet Akif’in düşünsel mirasçısı olurlar?..
Bu yalana dayalı aşağılık amacın boşa çıkarılması ulusumuzun İstiklal şairinin manevi mirasına karşı edindiği bir görev olmalıdır. Bu görev, Mehmet Âkif’in her daim vurguladığı gibi cehalete karşı verilen savaş ile nitelikleşecek, sorgulamaya duyulan özlem ile başarılabilecektir.
Bağımsızlık savaşının kahraman vaizini ölümünün 79. yıl dönümünde saygı ve minnetle anıyoruz.
Ruhu şâd olsun.
Çağatay UNCU
27.12.2015
Yorum ekle