Son günlerde gündemi en çok meşgul eden konulardan biri, Suriye’deki iç savaşın sona ermesi için Cenevre’de yapılacak olan toplantı. Toplantıya PYD’nin çağrılıp çağrılmaması ise tartışma yarattı.
Cenevre’de yapılacak toplantıya PYD’nin davet edilme ihtimali üzerine Türkiye’den sert tepki geldi. Yetkililere, “PYD katılırsa Türkiye’nin toplantıyı boykot edeceği” bildirildi. Sonuç olarak, kamuoyuna farklı farklı haberler yansısa da PYD resmi olarak toplantıya çağrılmadı. Ancak PYD’nin içinde yer aldığı Demokratik Suriye Meclisi, Cenevre davetiyesi aldı. Yani anlayacağınız, PYD dolaylı da olsa Cenevre masasında kendine bir sandalye bulacak.
Peki AKP iktidarının PYD konusundaki hassasiyeti ve sert tavrı ne kadar samimi?
Çözüm süreci günlerine dönelim. AKP’nin tüm kadrosuyla (Tabanından Başbakanına) analar ağlamasın laflarıyla ülkenin çözülme sürecini başlattığı günlere. Ankara’da, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne en büyük tehditlerden biri olan Barzani’yi Bölgesel Kürt Yönetimi’nin lideri olarak resmi makamında ağırlayan ve görüşmelerde Türk bayrağının yanında Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bayrağının sallandırılmasına izin veren AKP iktidarı değil miydi? Hatta yakınlık öyle ilerlemişti ki, AKP’nin “çözüm süreci soslu” büyük kongresine Barzani de davet edilip dakikalarca tüm partililere alkışlatılmamış mıydı? Bugünlerde hala peşmergenin kontrolünde olan petrollerin dağıtımı Barzani-Erdoğan ortaklığından yürütülmüyor mu?
Yine çözüm süreci günlerinden başka bir manzaraya gidelim. Ayn el-Arap’ta IŞİD’e karşı mücadele etme süsüyle, bölgeyi Kürtleştirme operasyonun yapılabilmesi için binlerce (PYD’nin silahlı kolu, PKK’nin Suriye kanadı) YPG’liyi Habur’dan geçiren AKP iktidarı değil miydi? PYD lideri Salih Müslim’in Ankara’ya ziyaretler yapabildiği günlerde Tayyip Erdoğan başbakan değil miydi?
Tüm bunların ışığında:
Düne kadar terör örgütleriyle ve gayrı meşru gruplarla haşır neşirken neden AKP’nin PYD’ye karşı tavrı sertleşti?
Bu 1-2 yıllık süreçte ne değişti de rüzgar tersine döndü?
Bugün PYD toplantıya davet alamadı fakat ileriki görüşmelerde muhattap alınması ihtimal dahilinde. Peki AKP iktidarının tavrı aynı sertlikte olmaya devam edecek mi?
***
Bu soruların cevabını kestiremiyoruz. Fakat AKP iktidarının ve Erdoğan’ın, Türkiye’yi “Terörü tanıyan, meşrulaştıran, onlarla müzakere eden” ülke konumuna düşürdüğü gayet açıktır. Şimdilerde iç siyasette terörün üstüne gittiği görünen AKP’nin, yarın yeniden terörist gruplarla masaya oturmayacağının garantisi yoktur.
İşin en iç acıtıcı yanıysa, yıllar yılı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni sırtında yük gören, uluslararası alanda Kıbrıs’ı tanıtmayı bırakın, bu yönde adım atmayı bile aklına getirmeyen AKP iktidarının, terör gruplarını ve onların (sözde) kazanmış olduğu bölgelerin varlıklarını hiç çekinmeden tanımış olmasıdır.
Cumhuriyet savcılarının, terör gruplarını tanıyarak meşrulaştıran AKP hükümetinden hesap sorması gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde iktidarın teröre karşı tutumları sıkıca denetlenmeli ve hukuken tüm tedbirler alınmalıdır. Halkımız da AKP’nin terörle olan tüm münasebetlerini iyi takip etmeli ve gerçekleri görmelidir. Terör gruplarıyla bundan sonra yapacakları hiçbir müzakereye göz yummamalıdır.
Mehmet Anıl Parlak
28 Ocak 2016
Yorum Ekle