Soğuk Savaş döneminde “Dünya Barışının Hukuk Yoluyla Sağlanması” adı altında bir dernek 1963 yılında Atina‘da üç bin hukukçunun katıldığı bir toplantıyla o günün şartlarında hukuk yoluyla barışı sağlamak üzere bir çaba içine girmişlerdir. “Hukuk Yoluyla Dünya Barışı” konulu konferansların 3.’sü 10 Temmuz 1967 günü Cenevre‘de yapılmış ve 10 Temmuz “Dünya Hukuk Günü” ilan edilmiş ve şeklen kutlanagelmiştir.
Hukuk, sağlık gibi değeri ancak kaybedildiğinde anlaşılan bir hassasiyet ve öneme sahiptir. Kişi, toplum ve ülkeler için de hayati önem arz etmektedir. Hukukun üstünlüğünün gözetildiği ve korunduğu yerde, kişiler veya devlet, gücünün sınırını zorlayamaz ve adalet dağıtımı hakkaniyetli olur.
2. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Soğuk Savaş zamanında savaş ve mücadelelerde büyük dramlar yaşanmış; pek çok insan hayatını, ailesini ve özgürlüğünü kaybetmiş ve izleri süregelmiştir. Kalıcı dünya barışı için çabalar gösterilmeye çalışılmış, pek çok uluslararası örgüt kurulmuş ve hukuk ön plana çıkartılmaya çalışılmıştır!.. Ancak bu hukuk kurallarının aciz, yetersiz olması ve savaş sonrası galip güçlerin çıkarlarına uygun kullanılması bloklaşmayı arttırmış, üstünlerin hukukunu oluşturmuştur. Yeni sömürgecilik ile Fransa 14 ülkeden hala “koloni vergisi” almaktadır, 22 ülkede Fransızca resmi dil olarak kullanılmaktadır. Amerika, bozgunu Vietnam‘da görmüş, petrol kriziyle farklı bir neoliberal/vahşi kapitalizm dalgasını dünyaya yaymıştır. Rusya için Afganistan Vietnamı‘nı hazırlamış, terör gruplarına desteğini sağlayıp Amerikan çıkarları için 3. Dünya diktatörlerini destekleyip hukuksuzluklara göz yummuştur. ABD, Berlin Duvarı‘nın yıkılmasıyla Kızıl Tehlike‘den uzaklaşmış, ardından İslam Dünyası‘nda kendisini dengeleyecek bir Sovyet gücü bulunmadığından bir yandan kendi çıkarlarına uygun olarak radikal İslami örgütlerin yayılmasını engellememiş, diğer yandan da “ılımlı İslam” modelini yaygınlaştırmış ve bu iki itici güç ile Arap Baharı‘nın tetikleyicisi olmuştur. Böylece hukuk ve demokrasi getirme vaadiyle daha bağımlı ve hukuk devleti sorunu daha da derinleşen bir Orta Doğu inşa etmiştir.
Sadece kendi çıkarlarını korumak için hukuku kullananlar ve tanıyanlar her türlü pisliğe ve oyuna dahil olmuşlar ve olmaktadırlar.
Adil, objektif ve hakkaniyetli olmayan bir hukuk düzeni insanlığa barış, huzur ve refah getiremez. Hakim iradeye uygun, yandaş bir hukuk yine bu değerleri getirmez, aksine toplumu ayrıştırır, güveni azaltır ve zorbalığı arttırır. BM‘nin kararları ve adımları üstünlerin hukukunu oluşturmakta ve bu açıdan eleştirilmektedir. Karabağ, Irak, Gazze ve Bosna‘da seyirci kalması bunu destekler niteliktedir.
“Üstünlerin hukuku” yerine “hukukun üstünlüğü” Türkiye açısından da tek çıkış yoludur. Teröristle mücadele askerle, polisle olur fakat terörle mücadele hukuk gözetilerek yani devleti terörist gruplardan ayıran en önemli özellikle olur. Hukuksuz yargılamalar ve kumpaslarla asılsız iddiaların karanlığında, devletin yargılama alanında bile siyasi iradenin büyük etkisiyle içi boşaltılmış, yandaşlaşmış ve halkın güveninden uzak bir zamanda, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü‘nü kutluyoruz. Gücün hukukunun değil, hukukun gücünün üstün olduğu günlerin temennisiyle, kutlu olsun…
Yusuf Can ŞENDİL
10 Temmuz 2016
Yorum ekle