Son birkaç gündür HDP cephesindeki siyasi hareketlilik, korku ve telaş hali gözlerden kaçmıyor. PKK her köşeye sıkıştığında “Haydi barış kelimesinden slogan türetmece oynayalım nasıl olsa bizim solcular ve liboşlar biz ne yapsak bize tapıyor” anlayışıyla “Barış ve Demokrasi İstiyoruz, Barış Hemen Şimdi, İnadına Barış” gibi sloganlar eşliğinde göz boyamak için çeşitli mitingler düzenliyor. Bu mitingler terörist başı Öcalan’ı güneşleri olarak kabul eden, onun için açlık grevine başlayan bu cenahın samimiyetsizliklerini ve çelişkilerini gözler önüne seriyor. Türk ulusu her gün şehit verirken çözüm önerisi olarak gösterdikleri bebek katilinin özgürleştirilmesi talebi provokasyon değil de nedir?
En son halkı sokağa çağırdığınızda 6-7 Ekim Kobani olayları olarak bilinen minik bir iç savaş gösterisi izlemiştik. PKK, HDP, YDG-H ve HÜDA-PAR unsurları birbiriyle çatışmış; içinde çocukların da bulunduğu 54 kişi hayatını kaybetmişti. Provokatörler taş, satır, sopa, pompalı tüfeklerle sokaklara çıkıp Atatürk heykellerine saldırmış, esnafa kepenk kapattırıp günlük hayatı felç etmişti. Birçok kamu binasının yanında özel araçlar, ev ve işyerlerleri yakılıp yıkılmıştı.Yine böyle bir senaryo mu planlıyorsunuz? Barış talebinizi şiddet tehdidiyle mi dile getiriyorsunuz?
Güneşinizin sağlık durumu kötü olabilirmiş. Bilgi alamazsanız daha kötü şeyler olacakmış. Peki güneşinizin kararttığı hayatlar ne olacak? Şehit cenazelerinde küçücük çocuklar babalarının, ağabeylerinin arkasından akılları eriyorsa bağırıp ağlarken, ermiyorsa boş gözlerle etraflarına bakıp olan biteni anlamaya çalışırken aldığınız ahların yanınıza kalacağını mı sanıyorsunuz?
Elbet kalmaz. Peki ülkesi adına kaygı duyan insanların ilahi kaderi bekleme gibi bir lüksü var mı? Haksızlığa uğrayanların ve mazlumların ahı katillerin gerekli bedeli ödemesine yeter mi? Yetmeyeceğini katillerin hala muhatap alınmasından anlıyoruz.
Öyle bir muhatap durumu var ki, bayramda Öcalan’ın ailesi ile görüşmesine izin verildi. Cezaevini kürsü gibi kullanma hakkı olan katilbaşı konuştu, mesajı ise şuymuş: “Eğer devlet hazırsa 2 adamını buraya gönderir, evet, ağır bir sorun ama projelerimiz hazır ve bu sorunu 6 ayda çözeriz. Bu kör bir savaştır, belki 80 sene daha devam eder.”
İfadesindeki anlatım bozukluklarını bir kenara bırakırsak kısaca şunu söylemek istiyor terörist başı: Bu iş aslında bu kadar kısa bir süre içinde çözülebilecek kadar kolay. Ama bizler kana susadık. Önce hükümet ile ortaya ne idüğü belirsiz bir çözüm paketi ortaya attık. Sürecin ne içeriği ne de sonucu hakkında kamuoyunu aydınlattık. Bu süre içinde asfalt altlarına bombalar, arazilere de mayınlar döşedik. Zira barış talebinde ısrarcıydık. 6-7 Ekim olaylarının ardından 11 Ekim 2014’te Meclis’ten geçen tezkerenin bir savaş ilanı olduğunu, bu nedenle de çektiğimiz bütün birlikleri Türkiye’ye geri gönderdiğimizi söyledik ve çatışmaları yeniden başlattık.(1) Şimdi sizi bu çatışma halinin 80 yıl daha sürebilme olasılığıyla tehdit ediyoruz. Çünkü sahiplerimizin bize verdiği görevi henüz sonlandırmadık.
Bizler televizyondan, sosyal medyadan şehit haberleri alırken es kaza o gün mutluysak utanmaktan ve eli kolu bağlı olmaktan bıktık. Şehit haberlerinin arkasındaki acı hayat hikayelerini dinlerken yerin dibine girmekten usandık. Sizler hala kan siyaseti yapmaktan, bir ulusun sabır taşını çatlatma sınırlarını zorlamaktan bıkmadınız.
Kötü bir haber HDP: Sizin güneşinizi, şimdilerde muhalefetmiş gibi davrandığınız iktidarı temsil eden stratejik kardeşiniz değil; her gün ekranlarda evi ocağı yanan şehit ailelerini görüp gözlerindeki yaşa, yüreklerindeki kin ve acıyla karışmış ateşe engel olamayan Türk ulusu karartacak.
İrem ÖZSARAÇ
Dipçe:
(1) http://www.aljazeera.com.tr/haber/tezkere-savas-ilanidir
Yorum Ekle