“1920’de Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Her şey ortada. İşte şu anda Ege’yi görüyorsunuz, değil mi? Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu?
…
(Lozan’da) masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını vermediler, veremediler. Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz.”[1]
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27. Muhtarlar Toplantısı’nda dile getirdi bu düşüncelerini. Tarihle yüzleşip kurucu irâdeden, kurucu felsefeden hesap soruyor içine düştüğü çelişkiler yumağına bakmadan.
Sormazlar mı adama “Mâdem Lozan hezimetti de sizin de içinden çıktığınız partiden başbakan olan Binali Yıldırım, Lozan’ın 93. yıl dönümünde ne diye ‘Lozan’ın bir diplomasi zaferi olduğunu’ ifade eden bir beyânât verdi?” diye.[2]
Geçelim onu, siz dâhi yine Lozan Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümünde Lozan’dan “Cumhuriyet’imizin kurucu belgesi” ve “yeni kurulan devletimizin tapusu” diyerek bahsetmemiş miydiniz?[3]
Şimdi hangi akla hizmet Lozan’ın hezimet olduğu imâsında bulunulup “o masaya oturanlara” dolayısıyla onları o masaya oturması için gönderene yani Mustafa Kemal Atatürk’e laf dokundurulmaya çalışılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lozan’ı İngiliz istibaratıyla içli dışlı olduğu konuşulan, Tanzimat zamparası kılıklı, azılı Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu’ndan dinlemiş olabilir elbet. Zirâ bunun için geçmişte ve bugün fazlasıyla fırsatı oldu. Belki 1994’te Osmanlılar Vakfı’nın açılışında Fatih Câmii’nde yaptığı konuşma öncesi dinledi Lozan’ı Kadir Mısıroğlu’ndan.[4] Belki de Ağustos 2015’te “Millî Mirasımız ve Gelecek Tasavvurumuz” temasının ele alındığı Cumhurbaşkanlığı Sofrası’nda…[5] Eğer o sofradan kalmaysa bugün (29 Eylül 2016) ettikleri laflar muhakkak Mehmet Şevket Eygi ve Yavuz Bahadıroğlu gibi Siyasal İslâmcılık’ta Mısıroğlu’ndan aşağı kalmaz kişilerin de payı vardır söylediklerinde.
Recep Tayyip Erdoğan’ın bu safsataları kimden ya da kimlerden öğrendiğini bir kenara bırakıp söylediklerinin içeriğini değerlendirelim biraz da; neresinden tutsak elimizde kalan bir konuşmayla karşı karşıyayız. Eğer bu konuşmanın metni kendisine değil de danışmanlarına aitse danışmanlarını da “saygıyla” analım evvela…
Sevr ve Lozan arasındaki bağlantıyı meşhur deyimlerimizden “ölümü gösterip sıtmaya razı etmekle” açıklıyor Erdoğan. Lakin biz biliyoruz ki bu topraklarda ölüm de sıtma da Siyasal İslâmcılık’tır, Yeni Osmanlıcılık’tır. Çıkarları için tarikat ve cemaat yapılanmalarına, Kürtçülere, liberallere ve birtakım ulus devlet düşmanı solculara da alan açan bu zihniyetin temsilcileridir.
İşte bu nedenle bugün çıkıp birtakım yanlış bilgilerle -ve art niyetle- “Ege’deki adalar” diye veryansın edecek en son kişi ve kişiler de bu zihniyetin temsilcileridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kastettiği 12 Ada olarak bilinen 1912 yılında daha ortada ne Milli Mücadele ne de Lozan masası varken Uşi Antlaşması’yla kaybedilen adalardır.
O yüzden bırakalım artık bu 12 Ada ve Lozan üzerinden yürütülen algı operasyonlarını da Başbakanlığı döneminde 2004’ten beri Yunan’a peşkeş çekilen 17 Türk adasını konuşalım. Dile kolay, 12 yılda 17 ada ve irili ufaklı 150’den fazla adacık ve kayalık… Daha önce de yazmıştık, Cumhuriyet tarihinde AKP iktidarına kadar toprak kaybetmemiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 2004’ten beri bu rezilliği yaşadığını…[6]
Yine Lozan Antlaşması’nın 3. maddesiyle birlikte Türk toprağı olduğu tescillenen[7] Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ni koruyamayıp bir gece ansızın alıp kaçıran[8], bunu da başarılı bir operasyon olarak pazarlayanlar mı öğretecek bize vatan toprağına hassasiyet göstermeyi? Kimse kusura bakmasın; biz de sizden öğrenecek değiliz vatan sevgisini, memleket hassasiyetini.
Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde izlemiş olduğunuz politikalar sonucu devlet otoritesinin zayıflamasını, Kıbrıs’ta izlediğiniz politikalarla Kıbrıs Türkleri’nin elini zayıflatmanızı ve Akdeniz’deki Türk egemenliğini sarsmanızı, Yeni Anayasa saldırılarıyla Türk egemenliğine verdiğiniz hasarı, 15 Temmuz gecesinden sonra ilan ettiğiniz OHAL’den de faydalanarak bir gecede geçirdiğiniz Kanun Hükmünde Kararnâmelerle -Sevr maddelerini örnek alırcasına- Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tasfiye etme ve dönüştürme girişimlerinde bulunmanızı[9] konuşmaya başlamadık bile daha.
Sözün kısası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve onun politikalarının takipçilerinin algı operasyonlarına gelmiyoruz. Ve yüksek sesle dile getirmeye devam ediyoruz:
“Lozan, kanla ve irfanla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur!”
Ali KARAKÜÇÜK
29 Eylül 2016
DİPÇE:
[1] http://www.yenicaggazetesi.com.tr/erdogan-sevri-gosterip-lozana-ikna-ettiler-zafer-bu-mu-147116h.htm
[2] http://www.milliyet.com.tr/-lozan-bir-diplomasi-zaferidir–siyaset-2283367/
[3] http://www.tccb.gov.tr/basin-aciklamalari/365/49743/lozan-baris-antlasmasinin-93-yil-donumu.html
[4] https://twitter.com/kadirmisiroglu/status/413774186465591296
[5] http://www.tccb.gov.tr/haberler/410/34113/cumhurbaskanligi-sofrasinda-mill-mirasimiz-ve-gelecek-tasavvurumuz-temasi-ele-alindi.html
[6] http://ucuncuyol1919.com/2016/04/15/turkiye-cumhuriyeti-toprak-kaybetmeye-devam-ediyor/
[7] http://www.ttk.gov.tr/templates/resimler/File/Antlasmalar/lozan/lozan20-29.pdf
[8] http://www.yenicaggazetesi.com.tr/suleyman-sahtan-kacar-gibi-cekildik-110454h.htm
[9] http://ucuncuyol1919.com/2016/09/22/kuramsal-aktarim-ve-metin-aydogan-ohal-uygulamalari-sevr-antlasmasi-ve-turk-ordusu/
Yorum Ekle