CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dün (29 Nisan 2017) partisinin “İl Başkanları Toplantısı”nın açılışında konuşmuş.
Toplantısının konusu; referandum sürecinde CHP’nin çalışmaları, 16 Nisan günü yaşanan hukuksuzluklar ve 16 Nisan’dan sonra neler yapılacağı üzerine.
Konuşmaları aktarmaya başlamadan önce uyaralım:
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını okuduğunuz zaman bu süreçte elinden gelen her şeyi sonuna kadar yapmış, iktidarla kıran kıran mücadele etmiş, muhalefet ederken hiçbir yapay tavır sergilememiş bir genel başkan edası sezinleyebilirsiniz.
Sinirlenmeyin, sakin olun ve derin derin nefes alarak konuşmayı okumaya devam edin.
***
Kılıçdaroğlu’nun toplantıdaki açılış konuşmasının satır başları şöyle:
“…bütün arkadaşlarıma, bütün örgütüme yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasi için ne kadar önemli bir parti olduğu gerçeğini sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya anlatmış olduk…”
*
“Ayrım yapmama geleneğinden geliyoruz. Bizler sandıklara sıkı sıkı sahip çıktık. Halkımıza verdiğimiz sözü tuttuk. Sandığa gidip oy kullanın sandığın güvenliği bize ait ama bir dönüp baktık ki oylar sandıkta değil YSK’da çalınmış. Doğudaki oy sayımı bittikten sonra kural değiştirdiler. Kanun mühürsüz oy pusulaları geçersizdir diyor ama bunlar geçerli yaptılar…”
*
“Oylar sandıkta değil, YSK’da çalındı. Diyeceksinizki siz YSK’ya niye güvendiniz kardeşim. Şunun için güvendik. Kanun maddeleri o kadar açık ki… Okuma yazmaya bile gerek yok. Bu okuduğum iki maddeyi cebinize koyacaksınız. Gittiğiniz her yerde çıkaracak vatandaşa göstereceksiniz.
1- Üzerinde ilçe seçim kurulu bulunmayan zarflar geçersiz sayılır. Bunun için cübbe giymeye gerek yok.
2- 101’inci madde… Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçersizdir. Ama bunlar onu da geçerli yaptı. Baktık ki vicdan ve ahlak sahibi olmayan hakimler var…”
*
“Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz. Gideceksin, yargıyı ayarlayacaksın, onlara bir şeyler vaat edeceksin, sonra geleceksin ben kazandım diyeceksin, Kim yutacak bunu? Kazanan biziz. Her yerde gururla söyleyeceksiniz. Kazanan biziz, bu ülkenin insanıdır…”
*
“Bu referandum bize iki şeyi gösterdi. Çalışırsak kazanabiliriz. İki, çalışırken kimseyi ayrıştırmadık. İlk kez herkesle birlikte çalışma yapma fırsatı bulduk. Üç, bu süreçte hiçkimsenin inancını, yaşam tarzını siyasete alet etmedik, saygı gösterdik. Bunu yapmaya devam edersek, Türkiye’nin birleştirici gücü olduğumuzu göstereceğiz. Körü körüne muhalefet yapmadık. Bu süreçte elde ettiğimiz kazanımlardan biri körü körüne muhalefet yapmadık. Böylece ilk kez CHP’li olmayan vatandaş bizi onayladı. Bilgiye dayalı muhalefet bizim demokrasi çıtamızı yükseltir…”
***
Kılıçdaroğlu’nun bu konuşmasını okuduğunuzda “Ne kadar da muhalefet lideri bir adam…” diyorsunuz değil mi?
Konuşmanın genel hatlarında il örgütlenmelerine, kadın kollarına, gençlik kollarına ve seçmene edilen teşekkürleri görüyoruz. Konuşma bu minvalde doğru bir konuşmadır, evet.
Fakat satır aralarına sorulacak asıl soru şudur:
Kılıçdaroğlu’nun bu süreci doğru yürüten CHP seçmenine bu teşekkürü yapmaya ve bu süreci kendine mâl etmeye hakkı var mıdır?
Referandum sürecindeki doğru adımlar Genel Merkez talimatlarıyla atılmış olsaydı, bugün Kılıçdaroğlu’nun çıkıp bu teşekkürü etmeye ve konuşmayı yapmaya hakkı olabilirdi.
Ama unutmamalıyız ki:
Hayır cephesinin kararlı mücadelesini iktidara oksijen tüpü olan CHP Genel Merkezi değil, CHP seçmeninin kendisi tek başına ve -yer yer- Genel Merkeze rağmen yürütmüştür.
Kılıçdaroğlu, her yenilgiden sonra yaptığı gibi bu kez de “kaybedilmişlikten kazanılmışlık” algısı yaratmaya çalışmış ve seçmenin emeğini kendine mâl edip seçmene teşekkür konuşması yapma hakkını kendinde görmüştür.
CHP seçmeni şunu sorgulamalıdır: Her kaybedilmişlikten sonra kazanmışçasına teşekkür konuşması yapabilen Kılıçdaroğlu’na bu pişkinliği yapma ortamını yaratan ve bu cesareti ona veren kimlerdir?
Burada mücadele ve ortak tavır bazında büyük bir kazanım vardır, evet. Fakat ortada sonuca etki etmiş bir başarı yoktur.
Ve hatta bu kazanımın sonuca etki etmemesinin en büyük sebeplerinden birisi olan Kılıçdaroğlu, öncelikle referandum sürecinde ve sonrasında girdiği fotoğraf karelerinin açıklamasını yapmalıdır.
Ana Muhalefet Lideri,16 Nisan akşamı olan suskunluğunun veya yaptığı silik konuşmanın sebebini açıklamalıdır. Kılıçdaroğlu, bu suskunluğu ve mücadeleden uzak hareketiyle evet cephesine dolaylı yoldan hizmet etmiş midir, etmemiş midir?
Kılıçdaoğlu, “Biz YSK’nin bu kararının karşısında durabilmek için elimizden geleni yapıyoruz fakat Genel Merkez arkamızda durmuyor.” diyen milletvekillerinin arkasında durmayı neden reddettiğinin cevabını vermelidir.
Çünkü söylediğini yaşamayanların, söyledikleri gibi davranmayanların yaptığı çalışmaların hedeflerine ulaşması beklenemez.
Bir şeyleri vermeyi teklif eden ama kendisi vermeyen; karşı tarafa çalışmayı vadedip kendi yaşamında konforu ve rahatı seçen; eleştiren ama elini taşın altına koymayan kişilerin muhatapları üzerindeki etkisi yok hükmündedir.
Kişi, her şeyden önce öz tutarlılığa sahip olmalı ve eylem-söylem bütünlüğüne uygun davranabilmelidir.
Peki, Kılıçdaroğlu’nun bugünkü konuşması ve bu sürece kadarki kontrollü muhalefet tavırları arasında bir eylem-söylem bütünlüğü var mıdır?
Kılıçdaroğlu ve Genel Merkezdeki saz arkadaşlarının yapay muhalefeti, bugün de yalnızca söylemde kalmış -hatta bu bile çok nadir yapılmış-, eyleme dökülmemiştir.
İşte bu yüzden Kılıçdaroğlu “Kazanan biziz.” demek yerine “Emek veren CHP Genel Merkezi değil, CHP seçmenidir.” diyebilmelidir.
Kılıçdaroğlu’nun, emekle oluşturulmuş bu tabloda bir yeri veya “Biz elimizden gelen her şeyi yaptık.” vicdan rahatlığını elde etmeye hakkı var mıdır?
***
Bugün yaptığı konuşmada “Tek adam rejiminin Türkiye’ye hangi felaketler, getireceğini de hep birlikte yaşayacağız, hep birlikte göreceğiz.” diyen Kılıçdaroğlu’nun bu cümlesi, bir ana muhalefet lideri tavrı olarak değil, Kılıçdaroğlu gamsızlığı olarak tarihe geçecektir. İnsan, dayanamayıp Kılıçdaroğlu’na onun terminolojisiyle sormak istiyor: “Böyle bir muhalefet olabilir mi ya?”
“Seçmene nezaket ziyareti yapacağız. bu ziyaretlerde ben de olacağım.” diyen Kılıçdaroğlu, “Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.” tarzı gamsızlığının yanıtını gecesini gündüzüne katarak çalışan il örgütlerine, harçlıklarından artırdıklarıyla mücadeleye destek olan gençlik kollarına, egemenliğinin oylanmasının karşısında durmak için varıyla yoğuyla mücadele eden CHP seçmenine verebilecek midir?
Bu süreçte bir kazanım vardır ve bu kazanımın sahibi de bellidir.
Ve önümüzdeki günlerde öze dönüşün adımlarını atacak, meşalesini taşıyacak kitle de bu kitledir.
“Kılıçdaroğlu’nun, siyaset sahnesindeki “Böyle bir şey olabilir mi ya?” tarzı muhalefetine devam edip edemeyeceğine CHP seçmeni karar verecektir.
Sena YAŞAR
29 Nisan 2017
İlgili Konuşma için:
https://www.chp.org.tr/Haberler/38/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-il-baskanlari-toplantisinin-acilisinda-konustu-58644.aspx
Yorum Ekle