Üçüncü Yol 1919

BİR UZUN YÜRÜYÜŞ DEVAM EDİYOR, ÇİZGİNDE…

Anmak ya da aramak, anlamaya çalışmaktan daha kolay geliyor insana…

Özlemenin, özlemi gidermek için bir şeyler yapmaktan daha cazip geldiği gibi.

Bu sebeple, fikir insanlarının ölüm yıl dönümlerinde yazmak risklidir, çünkü birçok fikir insanı en çok o günlerde anılır, aranır, bu sebeple de en çok o günde anlamaya çalışmaktan uzaklaşılır. Çünkü kişi “sadece” anarak tatmin ediyordur kendisini.

Liberalsen, etnikçiysen, ikinci cumhuriyetçiysen ya da sosyal demokratsan(Bunun ne anlama geldiğini bile bile savunanları kastediyorum.) kolaydır bir şeyleri dudak tiryakiliği kıvamında savunmak yani savurmak.

Ama eğer tıpkı onun gibi, isimsiz korkuları katmadığı yüreğine layık olacak şekilde ve tıpkı onun gibi bembeyaz doğruları ölümüne savunmaya çalışırken yazmak zordur, kelimeler boğum boğum olur da zorlanır kağıda dökülmeye.

Bir tarafta siyasi irade üzerinden Vahhabileştirilme, ümmetleştirilme tehdidi yaşarken diğer bir taraftan da ağır bir sosyal demokratlaştırılma süreci, tehdidi ile karşı karşıyayız. Emperyalizmin bu iki nadide ve yabancı baharının yalancı çiçeği, mevzubahis Atatürk İlke ve Devrimleri, yani Kemalizm nefreti, Atatürk karşıtlığı olduğunda halaya duruyor, çoğu zaman da anlamını bilmediği ezgiler eşliğinde.

***

Uğur Mumcu’nun cenaze törenine dönüyorum. O güne…

“Cumhuriyet gazetesinin önündeki törenden sonra arkasında binlerce kişiyle, kendisi gibi Kemalizm, Barış ve özgürlük için yüreği çarpan binlerce kişiyle Maltepe Camii’ne geldi.”

Cenaze törenini sunan sunucu böyle söylüyor. Sonra araya halkın sesi giriyor:

“Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti!”

Sonra sunucu devam ediyor:

“Mumcu’yu mezarına getiren on binlerce kişi, Cumhuriyet’i kuranlar kadar büyük adımlar atıyorlardı ve sonsuza kadar hiç sönmeyecek Atatürk, demokrasi ve bağımsızlık meşalesini inançla ellerinde taşıyorlardı. Bu aslında Mumcu için yapılan son görev değildi. Bu, her gün geliştirmek olduğumuz çağdaş Kemalist düşünce görevinin bugünkü mesaisiydi.”

Onu savunuyor gibi yapanlar önce “Kemalizm”i kadrajdan çıkardı. Ve tam bağımsızlığı. Cesaret bulunca da Atatürk’ü. Sonra da ellerinde içi her türlü biçimde doldurulmaya müsait “barış” ve “demokrasi” kaldı. Öyle ki bu “demokrasi”nin Amerika tarafından evlere servis edileni de vardı, tıpkı “barış”ın da teröristlerin köşeye sıkıştığında beyaz bayrak olarak kullanılanı ve masum insanları katlederken kendilerine paravan yapılabileni de olduğu gibi.

UĞUR MUMCU ANMASI İÇİN FAZLA İĞNELEYİCİ BİR TAVIR DEĞİL Mİ?

Evet öyle. Çünkü -sadece ananlar değil okuyanlar bilir- o da yaşasa aynı şeyi yapardı.

Örneğin kendisinin ölüm yıl dönümünde İsmail Saymaz, Kadri Gürsel, Aydın Engin gibi kişilerin kendisini anmak için konuşmacı olarak tercih edildiğini görse, muhtemelen çıldırırdı.

Eğer öldürülmese ve hayatta olsaydı, büyük ihtimalle kumpas davalarda o da hapse atılacaktı. Traji-komik olansa, bugün o davaları destekleyen liberallerin ağız ucuyla da olsa Uğur Mumcu anacak olması. Katlanılabilecek türden değil.

Bir “Kalpaksız Kuvvacı”yı anacak kadar vatansever yürekleri, duruşları olmadığı için günün adını her sene tıraşlaya tıraşlaya ellerinde tek kalan “gazetecilik günü” söylemi. Yaptıkları gazeteciliğin de tetikçilikten, Miili Mücadele döneminde Kuvayi Milliye’ye karşı kurulan Kuvvayi İnzibatiye “silahsız kuvvacılığı”ndan bir farkı olsa neyse!

“Türkiye Cumhuriyeti, ulusçu, halkçı ve Kemalist olmak zorundadır. Ve olacaktır.” sözünü Uğur Mumcu söylemiştir mesela. Bilmezler. Bilseler de işlerine gelmez, rahatsız olurlar.

Oysa yine aynı Uğur Mumcu, o dönem PKK’nın yayın organı olan Özgür Gündem gazetesinde alenen hedef yapılmıştır şu sözlerle:

“Herkes maskesini çıkarsın, yoksa yüzlerindeki maskeleri biz yırtacağız. Biz yırtmasak bile Kürt halkının dinamiği yırtacak. Herkesin notu, karnesi belli olmuştur. Kürt düşmanlığı yapmamak bile bir namus ölçüsüdür.”

Uğur Mumcu sonrasında öldürülmüş, yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesi operasyona maruz kalmış, Cumhuriyet gazetesinin başına “Genel Yayın Yönetmeni” olarak indirilen kişi de Özgür Gündem gazetesine destek olmak için “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” yapmıştır. Daha acısı da bunu yaptığında hiçbir tepki ile karşılaşmamıştır neredeyse.

Ne güzel değil mi?

Kemalizm ve Atatürk karşıtlığı konusunda nasıl madalyonun bir yüzü din eksenli AKP-FETÖ ise diğer yüzü de etnik eksenli liberal-sosyal demokrat cephedir. Belki de yüzü değil de yüzsüzlüğü demek daha doğru…

İki düşmanı birbirinden ayırmak da düşmanlardan birini dost sanmak da kendi cepheni yarmaktan başka bir anlama gelmez “milli” ve net olması gereken “mücadele“nde…

Sonra yenilgiye mazereti başkalarında, başka yerlerde aramak tatmin edici gelse de arayana, beyhude

***

24 Ocak 2018.

Tam 25 yıl geride kaldı.

“İlhan abi bunlar bizi öldürecekler.” dedi

ve

“İlgi belli…
İlişki de belli…
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında?
Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”

diye sonlandırdığı yazıdan kısa süre sonra hain bir saldırı ile bedenen aramızdan ayrıldı.

İlhan Abi dediği İlhan Selçuk da Cumhuriyet’in yaşadığı operasyon kapsamında yıpratıldı, adeta ölüme itildi ve sonra o da aramızdan ayrıldı.

Ama biz, o operasyonları yapan siyasi iktidarı da operasyon sonrası boşalan Cumhuriyet gazetesi köşelerine konan liberal, sosyal demokrat, ikinci cumhuriyetçileri de unutmadık, affetmedik, onlarla da barışmadık.

Eğilmedik, bükülmedik.

Hele de tarihsel sürecin bizim haklılığımızı giderek daha gür sesle haykırdığı yerde eyvallah etmeye de hiç niyetimiz yok.

Meşalen bizde Uğur Mumcu.

Ne kadar hakkını verebiliriz bilinmez ama yerde bırakılmak istenen bayrağın kararlılıkla dalgalanmaya devam etmesi için elimizden ne gelirse yapacağız, gerekirse canımız pahasına, fakat hiç kimseyle kirli ittifaklara girişmeden, başarı için her yolu mubah görmeden.

Sen de bizden bunu istemez miydin zaten?

Mustafa Kemal’in “Kalpaksız Kuvvacı” askerine selam ve saygı ile…

Cumhuriyet gazetesi, bir gün yine Kemalist, olması gereken çizgiye çekilecek, senin izinde yürüyenlerin mücadelesi neticesinde ve kalemleriyle.

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR 
24 OCAK 2018

Çağdaş Bayraktar

Yorum Ekle

Bir Cevap Yazın

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.

Most popular

Most discussed

Üçüncü Yol 1919 sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et