Türkiye malumunuz, 7 Haziran’da sandıktan tek başına bir iktidar çıkmayınca, koalisyon için uzun süre bekledi. Anayasanın verdiği sürede bir koalisyon hükümeti kurulamayınca, cumhuriyet tarihinde ilk kez seçim hükümeti kurulması kararı alındı. Hep birlikte Türkiye’nin yabancı olduğu seçim hükümetini –anayasal yaptırımlarla- detaylıca inceleyelim. Akıllara en çok gelen soruyla başlayalım:
“Yeni kabinede hangi partiden, kaç bakan yer alacak?” sorusu aklımıza gelen ilk soru olmuştur. Anayasanın işaret ettiği üzere bakanlıklar, 7 Haziran’da barajı aşan partilerin aldıkları oy oranlarına göre belirlendi. Bu bağlamda AKP’nin 11, CHP’nin 5, MHP’nin 3 ve HDP’nin 3 bakanlık alma hakkı doğdu. Partiler, kendi adlarına teklif edilen bakanlıkları kabul etmediği takdirde, kabineye girecek bakan meclis dışından seçilmek zorundaydı.
Anayasanın belirlediği bir başka çerçeve de, partilerin seçime eşit şartlarda gidebilmesi için Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve Ulaştırma-Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, meclis dışından kabineye girmek zorundaydı.
CHP ve MHP seçim hükümetine bakan vermeyeceğini açıklayınca, 8 bakanlık için daha dışardan bakan seçilmeliydi. Fakat MHP’den Tuğrul Türkeş, partisinin kararını dinlemeyerek bakanlık teklifini kabul etti. Böylelikle CHP ve MHP’nin boş bıraktığı 7 bakanlık için meclis dışından kişilere bakanlık teklif edilecekti. HDP ise kendi paylarına düşen 3 bakanlık için adaylarını Başbakanın değil, kendilerinin belirlemek istediğini söyledi. Fakat bu kabul edilmedi. Başbakan tarafından seçilen HDP’li Levent Tüzel, seçim hükümetinde bakan olarak yer almayacağını açıklayınca, HDP’nin bakanlık kontenjanı 2’ye düşmüş oldu. HDP’den boşta kalan bakanlık için de 1 bakanın daha, meclis dışından kabineye seçilmesi gerekiyordu.
Böylelikle meclis dışından kabineye dahil olan bakan sayısı 11 oldu.
Bu bakanlar ve görevleri şu şekilde:
1) Adalet Bakanı: Kenan İpek
2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Ayşen Gürcan
3) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Ahmet Erdem
4) Dışişleri Bakanı: Feridun Sinirlioğlu
5) Enerji ve Tabî Kaynaklar Bakanı: Ali Rıza Alaboyun
6) Gıda – Tarım ve Hayvancılık Bakanı: Kutbettin Arzu
7) Gümrük ve Ticaret Bakanı: Cenap Aşçı
8) İçişleri Bakanı: Selami Altınok
9) Kültür ve Turizm Bakanı: Yalçın Topçu
10) Millî Savunma Bakanı: Vecdi Gönül
11) Ulaştırma – Denizcilik ve Haberleşme Bakanı: Feridun Bilgin
***
Peki diğer bakanlar kimler, ona da bir bakalım:
1) Başbakan: Ahmet Davutoğlu
2) Başbakan Yardımcısı: Cevdet Yılmaz
3) Başbakan Yardımcısı: Yalçın Akdoğan
4) Başbakan Yardımcısı: Numan Kurtulmuş
5) Başbakan Yardımcısı: Tuğrul Türkeş (MHP)
6) Avrupa Birliği Bakanı: Ali Haydar Konca (HDP)
7) Kalkınma Bakanı: Müslüm Doğan (HDP)
8) Çevre ve Şehircilik Bakanı: İdris Güllüce
9) Ekonomi Bakanı: Nihat Zeybekçi
10) Gençlik ve Spor Bakanı: Akif Çağatay Kılıç
11) Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Fikri Işık
12) Maliye Bakanı: Mehmet Şimşek
13) Millî Eğitim Bakanı: Nabi Avcı
14) Orman ve Su İşleri Bakanı: Veysel Eroğlu
15) Sağlık Bakanı: Mehmet Müezzinoğlu
***
Türkiye için sadece geçici seçim hükümeti değil, başka ilkler de oldu. Bunlardan en dikkat çekicisi ise teröre sırtını yaslayan, ayrılıkçı – bölücü politikalar yürüten ve etnik siyaset yapan HDP, -eski adları ve bağlantıları da dahil- ilk kez bakanlık almış oldu. Yukarıda da belirtmiştik, HDP’ye verilen bakanlıklar Avrupa Birliği Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı oldu. Böyle bir siyasî partinin bakanlık alması tamamen anayasal zorunluluk olduğu için bakanlık verilmeme şansı yoktu. Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP’ye hangi bakanlığın verileceğini kararlaştırırken MGK’ye (Millî Güvenlik Kurulu) katılamayacak bakanlıkları göz önüne aldığını söyledi. Avrupa Birliği ve Kalkınma Bakanlığını neden uygun gördüğünü ise şöyle açıkladı:
AB Bakanlığı (Avrupa Birliği Bakanlığı) için “Bizde bir laf vardır ‘taç giyen baş uslanır’ diye. Tecrübe en iyi öğretmendir. AB Bakanlığı dış temsil yönü de olan ama Türkiye’deki demokrasi anlamında da bir referans ölçüsü olması gereken bir bakanlık. Yani AB Bakanlığı yapacak arkadaşımız, bu zeminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temsilcisi olarak Avrupa’da bulunacak. Bu temsili unutmaması gerekir. Seçerken anayasal zorunluluk var ama yürütürken bu hükümetin iç disiplinine uymak zorunda. Brüksel’e gittiğinde eminim bölücü terör örgütünün eylemlerini savunamaz. Ya da Türkiye’deki anayasal düzen yerine şu düzen gelmelidir fikrini ortaya koyamaz. O savunmadığı için de HDP’liler onu eleştiremez. AB Bakanlığı bu açıdan bir yüzleşme bakanlığıdır. Bunları tabi tecrübeyle göreceğiz. AB tarafından da bu böyle. Türkiye’yi eleştiren, Türkiye’de özgürlüklerin olmadığını iddia eden bazı AB diplomatları da karşılarında HDP’li bakanla temas kuracaklar. Acaba AB ülkelerinin hangisinde bu görüşleri olan bir siyasî hareket temsil makamına getirilmiştir? Türkiye’deki demokrasinin düzeyini ve seviyesini onların da görmesini istedim. AB açısından da bu bir sınamadır” dedi.
Kalkınma Bakanlığı içinse “Bakalım barajlara yapılan terör saldırıları, kalkınma için yapılan o büyük projeler konusunda HDP nasıl bir tutum takınacak? Kendilerinden çıkan bir bakanın, kalkınma projelerine verdiği desteğin yanında mı duracak yoksa bütün bu barajlara ‘askerî baraj’ diyen Demirtaş ve benzerlerinin zihniyetiyle mi hareket edecekler. Biz 12-13 yılda kalkınma projeleri yaptık; onlar ise tırları yaktılar, şantiyeleri bastılar, barajları yıkmaya kalktılar, oraya gelen yatırımcıları-iş adamlarını korkutup kaçırdılar. Şimdi bakalım kalkınma onların elinde, nasıl bir tutum takınacaklar? Acaba doğu ve güneydoğu halkına bu eşkıyalığa devam edeceğiz mi diyecekler? Yoksa dönüp PKK’ya yeter yaptığın, bu ülkenin kalkınması artık bizim elimizde, çek şu eşkıyalarını deme cesaretini gösterebilecekler mi? Bunları da 2,5 aylık süreçte göreceğiz” dedi.
Başka bir ilk de cumhuriyet tarihinde ilk kez türbanlı bir kadının kabineye girmesiydi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Prof. Dr. Ayşen Gürcan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özel isteğiyle kabineye girdi.
İlklerin yanında bazı ilginç hikâyeler de ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığına atanan Selâmi Altınok’un kısa sürede bakanlığa kadar yükselmesi oldukça dikkat çekiciydi. Yükselişi Erzurum İl Özel İdaresi Genel Sekreteri olmasıyla başladı. Antalya Serik Kaymakamlığı yaparken 2008 yılında Erzurum İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğine tayin edilen Altınok, 2012 yılında Aksaray Valiliği’ne, 2013 yılında ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanmıştı. Altınok, Efkan Ala’nın okul arkadaşı ve en yakınındaki isimlerden biri olarak biliniyor.
Hızla yükselişe geçen bir başka yeni bakan da Cenap Aşçı’ydı. Türkiye’yi seçime götürecek hükümetin Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı oldu. Kabinenin açıklanmasından iki gün öncesine kadar Gümrükler Genel Müdürü olan Aşçı, kabinenin açıklamasından bir gün önce de Gümrük Müsteşarı olarak atanmıştı. 2011 ve 2015 seçimlerinde AKP’den milletvekili aday adayı olmak için devlet memurluğundan istifa eden Aşçı, listelerde yer bulamamasının ardından görevine geri dönmüştü.
Bir başka göze çarpan detaysa dışardan kabineye dahil olan birçok bakanın AKP’ye yakınlığıydı. Davutoğlu, bakanlık teklifini kabul etmeyenlerin yerine “bağımsız” 8 bakan atamasında, AKP’li bürokrat ve eski milletvekillerini tercih etti. Dışişleri Bakanlığı’na müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na müsteşarı Ahmet Erdem, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na müsteşarı Cenap Aşçı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bakan yardımcısı Kudbettin Arzu getirilirken, Milli Savunma Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na eski AKP’li vekil Vecdi Gönül ve Ali Rıza Alaboyun atandı. Gönül, İsmet Yılmaz’ın ardından ‘dışardan’ bakan olarak atanmıştı. Herhangi bir partiyle bağının olmaması koşulu olmasına karşın Gönül ve Alaboyun’un ‘bağımsız bakan’ olarak kabinede yer alması dikkat çekti.
İşte Türkiye’yi yeniden seçime götürecek yeni hükümet böyle. İçinde birçok ilk, birçok adaletsizlik ve rant barındıran, hesapların döndüğü bir hükümetle ne kadar güvenli bir seçim ortamı oluşur, bilinmez. Bir şeyi biliyoruz ki, artık bu meclis, ulusun cenazesinin çıkacağı bir meclistir. 63. değil 120. hükümet de kurulsa, halkın gerçek sorunları, ülkenin millî çıkarları gözetilmemeye devam edecektir. O yüzden tam da günleri: “Bizler siyasî partilere değil, millî birliğe muhtacız!”
Mehmet Anıl Parlak
18 Eylül 2015
Yorum Ekle