Can Dündar’ın neden yalnız olmadığını belirtmeden önce bir gerçeğin altı en kalın puntolarla çizilmeli. Kim olursa olsun, sırf ülkeyi yönetenlerin işine gelmiyor diye keyfi bir tutumla hapse atılamaz.
Hukuk, adalet, herkes içindir. Herkese gereklidir. Hayatidir, kişilerin çıkarlarına göre eğilip bükülemeyeceği gibi kişilerin kişiliklerine göre de eğilip bükülemez. Bu kişiler, son cümlede bahsedilen hareketler içinde bulunsa dahi.
Yazının devamı, özellikle de Can Dündar’dan kahraman devşirmeye çalışıp, “Onu yalnız bırakmama” isteği ile derin kaygı duyanların içini ferahlatmak için kaleme alınmıştır.
Evet, Can Dündar yalnız değildir.
Bu sadece bir slogan, bir temenni ya da destek mesajı değildir. En azından bu yazıda bu özellikleriyle değerlendirilmemelidir.
Can Dündar yalnız değildir, çünkü onun tutuklandığı gün “üzüntüsünden” sosyal medya hesaplarını “karartan” Amerikan Büyükelçisi vardır.
Evet, Amerikan Büyükelçisi. Yine evet, dünyada sadece bir tane Amerika var.
Yani? Yanisi şu;
Ortadoğu’ya demokrasi getiren Amerika ile büyükelçisi Can Dündar için hesap karartan Amerika? Aynı Amerika.
Can Dündar yalnız değildir, onun acısını en derinden hisseden, terör örgütünün devletten maaş alan partisi ve lideri vardır.
Eğer Can Dündar yalnızsa,
eşi yurt dışındadır, hizmetçileri erken çıkmıştır, Ankara’nın en lüks yerindeki milyon dolarlık “ev”inde yalnızdır. O “anlık” yalnızlığını kendi seçmiştir bir nevi.
Can Dündar yalnız değildir, çünkü gökten zembille inebiliyorsa Cumhuriyet Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliğine, onu indirebilen, onun o noktaya inmesini isteyen birileri vardır. Ve o birileri güçlüdür. Söz sahibidir.
Güçlü ve söz sahibi demişken takılır akla.
Can Dündar’ın el ovuşturarak izlediği ve “yetmez ama evet” dediği bir dava vardı: Ergenekon.
O dava iddianamesine de giren evraklar vardı MİT yetkililerinden ele geçirilen.
O evrakların içinde “Basındaki ajanlar” dosyası vardı ve de Can Dündar için “BND ajanı” yazıyordu.
Can Dündar bunun için herhangi bir yalanlamada bulunup, konuyla ilgili dava açtı mı? Açtıysa neden bunu “manşet”ten paylaşmadı. Açmadıysa neden açmadı?
Can Dündar yalnız değildir, çünkü onun durumunu nedense WikiLeaks bile takipçilerine duyurdu.
Demek ki Can Dündar, WikiLeaks için önemli birisi. Peki neden önemli? Onu biz bilemeyiz.
Malum, WikiLeaks’te belgeler güzel ama “İngiliççe”.
Düşünmeden edemiyor insan. Örneğin ulusal medyada eli kolu uzun olan bir gazeteci, piyasadaki haber sitelerinin, televizyonların, gazetelerin çalışanlarına ne kadar ücret verdiğini bilir. Hatta eli kolu uzun olmasına gerek yok, biraz yoklayan öğrenir.
Peki, her yer muhalif olduğu için işsiz kalan kişilerle doluyken,
ve de sözde muhalif, emekten yana olan kuruluşlar kendilerini ayakta tutan yazarları sömürüp de, karın tokluğuna çalıştırırken,
bir yazar muhalif olup da nasıl “parayla oynar”?
Bunun cevabı bizde de var:
Tabii ki sisteme muhalif olmayarak. Sistemde süresi dolan kişinin tasfiyesi kapsamında “muhalif” rolle taşeronluk yaparak.
Peki bunca yoklukta böyle bir tokluk batmaz mı adama?
Batar, ama adam olana. Vicdanı olana.
Can Dündar yalnız değildir.
Destekçileri değişir ama destek görme durumu değişmez.
Dün Mustafa belgeselini yaptığında bu belgesel, dönemin AKP hükümetinin isteği, Milli Eğitim Bakanlığının uygulamasıyla tüm öğrencilere ücretsiz izlettirilmişti.
Bugün de imkan olursa, hazırlayıp da henüz vizyona sokamadığı Said Nursi belgeselini sürer piyasaya,
zaten toz kondurmayan ve bu çalışma kapsamında “sponsor” olan cemaat var yanında.
Can Dündar yalnız değildir diye boşuna inlemiyor ortalık.
AB yanındadır onun.
ABD yanındadır.
C‘sini Cemaatten alan Y-CHP Genel Başkanından yardımcısına, genel merkezinden vekiline yanındadır.
En acı kısımlardan birisi ise,
Can Dündar yalnız değildir, çünkü gözünü tek bir nefretin bürümesiyle o nefret dışındaki her şeyi ve herkesi “muhalif” görebilen,
üstüne üstlük de sorsan dilinden Uğur Mumcu‘yu, Ahmet Taner Kışlalı‘yı, İlhan Selçuk‘u düşürmeyenler onun yanındadır.
Aydınlar bir kez daha öldürülür bu vesileyle.
Liste uzar gider.
Can Dündar Yalnız Değildir
de
kim(ler) yalnızdır bu ülkede?
Sisteme muhalif olanlar yalnızdır.
Çünkü bir an önce şiddetle yalnızlaştırılmaları, toplumdan yalıtılmaları gerekir!
Ölümcül hasta olduğuna hakimleri ikna edemeyen Kuddusi Okkır yalnızdır. Öl(dürül)müştür.
Onur intiharı gerçekleştirdiğinde arkasından “mermiye kafa attı” denilebilen Ali Tatar yalnızdır. Öl(dürül)müştür.
Kanser teşhisi konduğunda savcılık tarafından “topluma zarar vermeyeceğine dair” kendisinden belge onayı istenen Cem Aziz Çakmak yalnızdır. Öl(dürül)müştür.
Bu kişilerin ölüm fermanı olan davalar için mağdurlara “başka kapıya” diyen Can Dündar, tabii ki yalnız değildir.
İşgali gören,
bu yıkıcı dönüşümü kabul edemeyenler yalnızdır.
Ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana olanlar yalnızdır.
Atatürk’ü sevmekten ziyade anlamaya çalışanlar yalnızdır.
Sistemi karşısına almayan muhalefet, sistem için hükümetten daha değerlidir.
Tetikçilik yapamayacağı için sistem tarafından yok sayılmak istenen yazarlar yalnızdır.
Kaleminin namusuna sahip çıkmaya çalışanlar yalnızdır böyle bir sistemde.
“Asgari ücretle geçinmeye çalışıp, Erdoğan’ın hırsızlığına alkış tutuyorlar” diye bir kesimi yargılayıp,
kendi değerlerinin köküne dinamit koyanlardan kahraman yaratırken “ulan bizim yaptığımız da aynısı değil mi be” demeyenler tabii ki yalnız değildir bu sistemde.
Dilinden Mumcu’ları, Kışlalı’ları düşürmeyen, ama bırakın kitabını, bir makalesini okumaya tenezzül etmeden onlarla Can Dündar’ları aynı kefeye koyan kişiler mi yalnız olacaktı?
Tabii ki yalnız değil(ler)dir.
İşte bu yalnızlık içinde dahi vazifesi, yolu bellidir yüreği vatan için çarpanların.
Ama konumuz bu değildir,
konumuz ülkenin bölünme tehlikesi değildir,
gıdamızdan gökyüzümüze kadar zehir bulutunun içine sokulmamız da mesele değildir.
Meclisteki danışıklı dövüş değildir.
Şu an Türkiye için tek bir mesele, tek bir gerçek vardır:
Can Dündar Yalnız Değildir!
Genel Yayın Yönetmeni
Çağdaş BAYRAKTAR
30 Kasım 2015
Yorum Ekle