Mustafa Koç dün hayatını kaybetti.
Bunun üzerine de Üçüncü Yol yazarlarından Erhan Sandıkçı kısa bir ileti yazdı:
“Peşin peşin söyleyelim. Koç ailesinin batı merkezli küresel sermayenin Türkiye’deki en büyük işbirlikçisi olduğunu, CFR ve Bilderberg dâhil olmak üzere her türlü kuruluş, proje ve mekânda bu küresel ailelerin bir parçası olduklarını bilmeden Mustafa Koç’un arkasından methiyeli ağıtlar yazandan Atatürkçü, milliyetçi, Kemâlist olmaz.”
***
Birileri, düşünsel zeminde yapılan bu eleştiriyi kişiselleştirdi, Akitçilikten giren oldu, insanlık dışı bulan oldu, kimisi bugünü mü buldunuz dedi, kimse kimsenin Atatürkçülüğünü, Kemalistliğini tartışamaz diyen bile oldu.
Oysa bu eleştiri subjektif bir yaklaşım, kişisel yorum değildi.
Ve de aslında mantığı çok basitti.
İdeolojiler, ekonomik modelleri üzerine inşa edilir. Ekonomik model, ideolojinin felsefi yapısını belirler. İdeolojinin ekonomik yapısını değiştirmek, ideolojiyi değişmek, başka bir ideolojiye dönüşmek anlamına gelir.
Örneğin “Türk Tipi Kalkınma Modeli” olarak geçen Kemalist ekonomi modeli, 1933-1937 yılında planlı şekilde uygulanmış ve yüzde yüz başarı sağlamıştır. Bu modelin adını Ulu Önder Yurttaşlar İçin Medeni Bilgiler kitabında “Ilımlı Devletçilik” olarak nitelendirir.
(Ilımlı yerine o dönem Mutedil kelimesi tercih edilmiştir.)
Kemalist ekonomi modeli -bu model karma ekonomi olarak da adlandırılır-, özel sektöre devletin çıkarları ve kurallarına uyulması koşuluyla izin veren, devlet ve özel sektör “çatışması”na değil de “uzlaşmasına” dayalı ekonomik yöntemdir.
Tam bağımsızlığın ancak ve ancak “Ekonomik bağımsızlık” ile olacağını birçok meclis açılışında vurgular Mustafa Kemal Atatürk.
Kemalist modelin kapitalizme bakışını daha iyi anlamak açısından da Atatürk’ün bazı sözlerini anımsamakta fayda var:
“Efendiler! Biz (…) bağımsızlığımızı güven altında bulundurabilmek için toptan, milletçe bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşmayı uygun gören (…) insanlarız.”
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, milletin yaşam ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların saldırılarına karşı savunma ve dış düşmanlarla işbirliği yapıp milleti aldatmaya ve bozmaya çalışan iç hainlerin cezalandırılması için orduyu güçlendirmeyi ve onu milli bağımsızlığın dayanağı bilmeyi ödev sayar.”
“Dünyada bağımsız bir devlet düşünülebilir mi ki, iç işlerine dostlarının dahi karışmasını hoş görsün.”
***
Mustafa Koç’un insani yanı, kişiliği, karakteri düşünsel tartışmaların bir kıstası değildir, olmamalıdır. Aynı şekilde düşünsel zemindeki tartışmalar da kişilerin yaşam durumu, hastalık ve ölüm durumuna göre biçimlendirilemez. Çünkü böyle bir durumda bilimsel zeminde yapılan bir tartışmanın inanç ekseninde yönlendirilmesi söz konusu olur ki o durumda da bilimsel bir tartışmadan bahsedilemez.
Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı mücadele veren ve kazanan ilk mazlum millettir. Anti emperyalist, tam bağımsız bir temelde yükselmiştir. Emperyalizme ve kapitalizme genel bakışı bellidir, ayrıca ırk ve mezhep esasına dayanmayan, üniter yapıya sahip bir ulus devlettir.
Bulunduğu konum, yaptığı görüşmeler, bağımlı olduğu yerler dikkate alındığında Mustafa Koç, kapitalisttir. Ayrıca Türkiye’deki görüşmelere kendi evini tahsis ettiği “ortakları”, ulus devletlerin tarih sahnesinden silinmesini isteyen, ülkedeki terörün destekçileri olan küresel egemenlerdir.
Peki böyle bir profil Atatürk’ü sevebilir mi? Sevebilir.
Peki saygı duyabilir mi? Saygı da duyabilir.
Fakat Mustafa Koç’un “pratiklerine” baktığımız zaman, küresel politikalara entegre olan, sömürü düzeninin varlığından rahatsız olmak bir yana bu politikaların uyumlu bir parçası olduğundan gelirlerine gelir katan profil karşımıza çıkar.
“Muhalif” olarak lanse edilen AKP dönemindeki ekonomik verileri ve söylemleri de ortada bir “sistem muhalifliği” olmadığını gösterir.
***
Eğer Atatürkçülüğü, Atatürk’ü sevmek, anmak, özlemek olarak anlıyorsanız, Mustafa Koç’u Atatürkçü olarak değerlendirebilirsiniz.
Fakat Ulu Önder’in -kendi adlandırdığı- “Kemalizm prensipleri” kapsamında değerlendirecek olursak, Mustafa Koç Kemalist olamaz. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır.
Ha olur, nasıl olur; bir liberal ne kadar Sosyalist olabilirse, Mustafa Koç da o kadar Kemalist olur.
***
Siyasi tartışmaların ülke yararına ve yapıcı kalabilmesi için, tartışmaların kişisellikten soyutlanarak düşünsel bir zemine oturtulması zorunludur, hayatidir.
Üçüncü Yol ekibi olarak biz bunun öncüsü olmaya devam edeceğiz. Çünkü aksi yönde tavır, “içinde bulunduğumuz şartlara rağmen safsatayla, münakaşayla, nazariyatla vakit geçirmek” olacak.
Bir düşünceyi savunmanın öncelikli koşulunun ekonomi bilmek olduğunu bilmeyen kişilerin “Ölünün arkasından konuşulmaz”a indirgediği kaygan zemine prim ve karşılık vermeyecek olmamız da bir şeyleri çok iyi bildiğimizi sandığımızdan, insanlıktan nasibimizi alamamış olmamızdan ya da ukalalığımızdan değil, düşünsel tutarlılığı önemsediğimizden kaynaklanmaktadır.
Duyacağımız hiçbir söz, ödeyeceğimiz hiçbir bedel, bizi yolumuzdan döndüremez.
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
22 OCAK 2016
Yorum ekle