#BenimİçinUğurMumcu
15 Yaşındaydım sanırım. Teyzem evlenmiş, bizim evden ayrılırken de bir kitap setini bize bırakmıştı.
24 kırmızı, 1 mavi kitap. Bir tane de kaset.
Kasetle mavi kitabın kapağında aynı şey yazıyordu:
“Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi”.
Hem renginden, hem de içinde çizimler olduğundan mavi kitap çekmişti ilgimi öncelikli olarak.
Okudum. İlk anda ne kadar anladığımı hatırlamıyorum. Ama neyi anladığımı hatırlıyorum ve unutmuyorum:
Bedel ödemek.
Herkesin kendisine örnek aldığı kişiler vardır.
Benim için de bu durum geçerliydi.
Ve Mustafa Kemal Atatürk’ü saymazsak iki kişiydi benim için örnek:
Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu.
Onların meşalesini söndürmemek, taşıdıkları bayrağı düşürmemek gerekiyordu yere ve düşünsel miraslarına sahip çıkmalıydı her şeyden önce..
Köşeleri boş kalmamalıydı.
Yarın Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın yeni yazılarını okuyamayacak olmanın sebebi kim(ler)se,
onlara hesap sor(ul)malıydı.
Ama aynı şekilde sadece onların tarifsiz acısına odaklanmak yerine, yaşasalar şimdi neler yapar, neler yazardı sorusunu sormalı, cevap bulmaya çalışmalıydı.
Bugün, Üçüncü Yol olarak tam da onun mirasına sahip çıkmaya çalışıyoruz.
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışanlara” inat, ülkedeki kalıplaşmış ayrımların akılcı zeminde karşılık bulmamaya başladığını, kartların karışıp yeniden dağıldığını, cephelerin buna göre şekillenmesi gerektiğini yine anladığımız kadar anlatmaya çalışıyoruz.
Devrimci olduğumuz kadar milliyetçi, milliyetçi olduğumuz kadar da devrimci olmak zorunda olduğumuzu onlardan öğrendik çünkü.
“Kançılarya sosyalistlerine” de, milliyetçi görünümlü “Siyasal İslamcı” yapılanmalara da karşı mevzilenerek.
Yine onun yaptığı gibi, “yok abi nazariyesini” yıkmaya çalışıyoruz. Mücadelemiz bireysel kaygılarına toplumsal kaygılarını kurban edenlerle.
Bizim için eş-dost yok. Bizim için doğru yanlış var.
Bunu dediğimiz anda kulaklarımızda çınlıyor sözleri:
“İnsan olumlu anlamda değişiklik gösterir, dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, ben de 20 yıl önceki düşüncemi koruyor değilim. Ama aynı çizgide yürüyorum. İnsan görüşlerinde çok köklü değişiklikler de yapabilir, ama ne karşılığında? Önemli olan bu”
Onun gibi, çizgimizi korumaya çalışmak derdimiz, sabit ve dogmatik tüm yaklaşımları reddederek.
Yine onun gibi karşıyız terörün her türlüsüne, kimden gelirse gelsin.
Ve ne olursa olsun, her şey hukuk çerçevesinde olmalı, hukuk çevresinde kalmalı diyoruz.
Haklı kalmak, haklı olmaktan zordur çünkü.
Onu hedef alanlara, “Vurmakla bitmeyiz, onun parçalarından vücut bulanlarız biz, bizi de öldürün gücünüz yeterse, lakin unutmayın, düşüncelere kurşun işlemez” diyebilmenin derdinde, sorumluluğun altında ezilmemek için her gün biraz daha omuz vermeye çalışmaktayız kutsal kavgaya.
Bir insanın ideolojisi, hayatıdır.
“Kemalizm benim yaşam biçimimdir” diyen Uğur Mumcu, 24 Ocak’taki anma günlerine indirgenebilir mi?
Düşünsel mirasının sahiplenilmediği yerde onu anmak, ona yapılacak en büyük kötülüktür.
Örneğin Uğur Mumcu’nun “24 Ocak Kararları”na olan yaklaşımı bilinmeden Uğur Mumcu savunulabilir mi?
Peki ya İpekçi suikasti ile ilgili katkıları, CIA-MOSSAD-BARZANİ-PKK ilişkileri?
Bebekkatili Apo’nun, döneminin istihbaratı tarafından korunup kollandığını ondan öğrenmedik mi?
Onun gibi didik didik etmeden, ince eleyip sık dokumadan slogan diliyle konuşmak, en başta ona haksızlık değil mi?
Onun, zamanında söylediklerini söylüyoruz, onu anladığını sananların tepkisine göğüs gere gere.
Meydan okuyoruz ırkçı-dinci teröre ve onu besleyen emperyalizme.
O, anlattıkları anlatılıp anlaşıldığı sürece ölümsüz olacak.
25 Ocak’a taşınabildiği müddetçe.
Yine bir karlı Ankara Pazar’ından yazılan bu “pulsuz dilekçe”,
Üçüncü Yol‘un irade beyanıdır:
Meşalen bizde.
Sonsuz saygı, sevgi, özlemle..
Çağdaş BAYRAKTAR
24 Ocak 2016
#İsterlerKiSusalım
Yorum ekle