“Her geçen yıl birer birer masadan eksiliyor dostlar.”
***
27 Ağustos 2016.
Acemilik bitince soluğu ekip arkadaşlarımın yanında aldım. Kaldığımız yerden devam ediyorduk vatan sohbetlerine. Masamızı onurlandıran büyüklerimizle hararetli bir tartışma içindeyiz.
Birden sağ yanımdaki Mehmet Aman’ın suratı düştü. Ne oldu dememe kalmadan masanın altından telefonunu uzattı, bir iletiyi okuttu:
“Çevirileriyle bizlere katkıda bulunan, gönderilerimize yaptığı yorumlarıyla da iletişim halinde olduğumuz Erkan Güçiz’i kaybetmişiz arkadaşlar.”
Erkan Güçiz’in rahatsız olduğunu biliyordum. Ama aklımın ucundan geçmedi bu cümlenin böyle bitebileceği.
Türkiye, çok büyük bir aydını kaybetti.
Çok büyük bir Kemalisti, vatanseveri, bir İstanbul beyefendisini kaybetti.
Bizim kesimde yayımlanan 10 yabancı yazı varsa en az 7’sini o Türkçeye çevirdi. Onun sayesinde gördük çoğu zaman dışarıda olan biteni. Dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü, bizleri nelerin beklediğini.
***
Bazen birilerinin “kaybı”nı, eksildiğini hissederek fark edersin.
Erkan Ağabey öyleydi.
Ciddi sağlık sorunları vardı ama bundan hiç şikayetçi olmadı.
Üçüncü Yol ekibine ayrı bir değer verirdi. Bir ileti, yazı yazdığımızda hiç üşenmeden hemen iletilerimizin altına konuyla ilgili yazısını, araştırmasını ya da çevirisini eklerdi, bizi beslerdi.
Birçok yazımı onun sayesinde yazdım. Günün 24 saati ne sorsam yanıtladı, her durumda yardımcı oldu.
Ben onu bir yönüyle Ahmet Taner Kışlalı‘ya benzetiyordum. İnanılmaz naif, saygılı, kibar fakat konu vatan olduğunda en ufak biçimde ödün vermeyen, net, kararlı yerine göre sert.
Bugün yazışmalarımıza tekrar baktım.
İlk olarak 9 Ekim “Balyoz”undan sonra konuşmuşuz.
Üzüntülü olduğumu görünce şöyle demiş:
“Sonunda biz kazanacağız. Belki bir nesil, belki iki nesil sonra; ama biz kazanacağız, Atatürk’ün izinden gidenler.”
Güncel Meydan sitesindeki çevirileri yaptığı gibi yazarlarından olduğum Milli İrade Birliği sitesinin mutfağında da o vardı. Siteye kendi yazılarımı eklemeyi bilmediğim dönemlerde de imdadıma hep o yetişirdi.
Yazının bazı yerleri kalın punto ile yazılması gerektiğinde çekinerek söylerdim de o yine kendine has naifliğiyle, mütevaziliğiyle yanıtlardı:
“Hiçbir zahmet değil, memnuniyetle, severek, isteyerek…”
Onun ürettiklerimle ilgili düşüncelerini çok önemserdim, onu tanıyan ve yazan herkes gibi… Yazılarımı siteye yüklediği gibi her yazıdan sonra da beni onurlandırıcı şeyler yazardı:
“Her yazdığın güzel; “damardan girmeyi” biliyorsun.”
“Duygularımı bu kadar güzel bir şekilde kâğıda döktüğün için sağ ol Çağdaş.”
“Her zamanki gibi; hassas yerlere dokunmuşsun. Sağ ol, ellerine sağlık… Yazı yerinde.”
Bir gün bir yazımda kelime hatası yaptığımı yazı yayımlandıktan sonra fark ettiğimde panikle yine ona yazmış, ona sığınmıştım, aramızda şöyle bir konuşma geçmişti:
– Abim orada mısın… (…) Düzeltme şansımız var mı?
– Düzeltirim şimdi, dert etme..
– İyi ki varsın ağabey
– Unutma, sen HAKİM, ben MAHKEME KATİBİ rolündeyiz. Şimdi hallolur.
– Estağfurullah ağabey
– Bir bak, başka ufak şeyler var mı.
– Yok ağabey sağ olasın
– Sen de sağ ol; ATEŞE DEVAM.
Daraldığımda hisseder gibi yazardı özelden, ” Yaz, hep yaz ve o acıtan iğnelerde yaz…
İğnelerle…”
Bir gün ona zihnim durmuyor demiştim de bana güzel bir hayat dersi vermişti:
“Durmasın. Sormaktan vazgeçtiğin zaman yaşam senin için değerini kaybetmiş demektir. Sor, sor…”
Sonrasında yine tamamen onun naifliğinden, tevazu sahibi olmasından kaynaklı şu cümleleri duymuştum ondan hak etmediğim şekilde:
“Devamlı “arayan”, “soran”, “sebep-sonuç bağlantısını” bulmaya çalışan birisisin. Okul çağlarımın ve ailemin bana verdiği en değerli şey, “Öğrenmeyi öğrenmek” oldu. Sende de gördüğüm o; pek çok yazdığının altına benden “beğeni” görmesen de beğenerek okuyorum.”
Onu kendim için şans gördüğümü belirttiğimde de hiç üstüne alınmamıştı bunu:
“Haydi vur kafayı, yat artık, sabahın 3’ü olacak birazdan…”
Kanada’da yaşıyordu. Vatandan uzaktı, bundan da çok rahatsızdı.
Bir gün, “Bu taraflarda olsaydın hep ziyarete gelirdim seni ağabey.” dediğimde “Ben de arıyorum, ‘beni anlayacak’, ‘zevkle dinleyeceğim’ kişileri fakat şartlar elvermiyor Türkiye’de uzun süre kalmamı; buraya dönmem gerekiyor.” diye yanıtlamıştı.
2014 yılıydı “Kavgaya devamda kararlıyım, yaşam şartları elverdikçe.” dediğinde…
2015’te yine yanımda hissettirmişti varlığını:
“Merhaba Çağdaş, Nasılsın, iğneli yazılarını okuyorum. Lâzım böyle devamlı dürtecek birisi bize yoksa kolay kolay uyanmıyoruz o derin uykudan.”
Doğum günü kutlamasını bile “Sağ olasın Çağdaş; iyi ki sen ve senin gibiler var, umudumu yitirmeden, kavgadan korkmadan bir yaş daha büyüyebildim. Sonunda doğrular kazanacak!!!” diye yanıtlayan bir savaşçıydı o.
Yorgun ama yorgunluğunu yok sayarak savaşan…
En son 2015’in Kasım’ında Türkiye’ye gelirken uçakta fenalaşıp dönmek zorunda kalmıştı.
2016’nın Ağustos’u.
Durumu daha da ağırlaşmış, ameliyat olmuş, ameliyatı iyi geçmiş ama sıkıntı bitmemişti.
Hisseder gibi 15 Ağustos’ta şunu paylaşmıştı sayfasından son kez.
“Başka Türkiye yok, başka Türk Halkı yok.
Biz “koyun” değiliz; gerçekleri algılama yeteneğimizi körelttiler, o kadar; düzelteceğiz.
Ayrışmayacağız, kimseyi dışlamayacağız, bölünmeyeceğiz.
Hepimiz aynı gemideyiz; batırmalarına izin vermeyeceğiz.
Bir süre bu sayfada yeni paylaşımlar olmayacak.
Eski defterlerde, güncelliğini koruyan, ya da hiç eskimeyen yazılar var.
http://www.guncelmeydan.com/pano/erkan-guciz-f480.html
Tekrar buluşana kadar…”
***
Erkan ağabey ile aramızdaki özel konuşmaları asla kendimi övmek için paylaşmadım. Çünkü bu sözler bir durum tespitinden ziyade Erkan Ağabey’in yüreğinin güzelliği ile alakalıydı. Başta Üçüncü Yol yazarları olmak üzere birçok kişi de bu sözleri duyma şerefine nail olmuştu.
Ateşe devam dedi, ruhunu siperde teslim etti. Birçok yaşıtı gibi kabuğuna çekilmek yerine savaşarak can verdi,
Ağaçlar gibi ayakta…
***
Acımız, kaybımız gerçekten çok büyük.
Çok sevdiğim bir dostumun dediği gibi:
“Güzel insanlar atlara falan binip gitmiyor, bildiğin basıp gidiyorlar.”
Değil konuşmak, yutkunmanın bile zor olduğu günlerde payımıza yazmak düştü.
Yine acıyı, kaybı…
Elbet bu böyle gitmez, gitmeyecek dönecek de.
Fakat en büyük zaferlerde de gözler, o zaferin alt yapısını hazırlayanları arayacak, anacak ve yerleri asla dolmayacak.
Hakkını helal et bize Erkan Ağabey.
Üstümüzde çok emeğin var, hakkın ödenmez.
Bir şairden yorumlayarak anlatacak olursak,
“Gidişini başka türlü açıklayamıyoruz.”
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
28 AĞUSTOS 2016
(*) “Bir Türk’ün Ölümü, aynı zamanda Ahmet Taner Kışlalı’nın bir yazısının başlığıdır.
Yorum Ekle