İtibarı ve ruhu içerideki üniformalı ajanlar ve dışarıdaki düşmanlar tarafından kafeslenen bir ordunun hiçbir şeye olmadığı kadar “zafer”e ihtiyacı var.
Bu zafer Türk ulusunun son “Yurt Kurtaran” zaferi olan 30 Ağustos’tur.
Türk ordusunun ve dolayısı ile ulusunun kurtuluş kodu orada yatar.
Saltanat heveslilerinin, zaferi ulustan alıp resepsiyona hapsetmesi hiçbir şeyi değiştirmez. 30 Ağustos Kuvayi İnzibatiyeleri de, Delibaş Mehmetleri de, Koçgiri işbirlikçilerini de alçak hevesleri ile birlikte tarihe gömmüştür. Kader, bu şer buluşmasının bozgunu üzerine kuruludur.
Şer’in halkaları kuvvetlense de kod bâki… Kocatepe‘de barut kokuları duruyor ve dünyanın her yerinden de duyuluyor.
Ulusun parçaları olarak sınır ayırt etmeden kutluyoruz zaferimizi, daha önce de olduğu gibi. Doğu’nun Batı’ya vurduğu bu ilk ve eşsiz tokadın mirasçıları, Mustafa Sabri kılıklıların yetkileri dolayısı ile giriştikleri engelleme girişimlerine boyun eğmez. Eğmiyoruz.
30 Ağustos’u yaratanlar, Mehmet Akif’in dediği gibi “Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!” diyenlerdir. Mirasçılarının kuvveti, düşmanlarının acziyeti ise buradan gelir. İçerisindeki hainler ile vasıtası ile kafeslenebilen milli bir ordunun elinden, ilk olarak 30 Ağustos’u alınır. Alındı da…
Zaferler adına, zaferlerin anılması adına yöneliş zorunlu olarak, tekrardan, milli ve tam bağımsız meclise olmalıdır, tıpkı 94 yıl önce olduğu gibi. Orduya, sahip olup da yitirdiği zaferini halka ait olan “Milli Meclis”ten başkası veremez.
Tüm mazlum milletlere milli mücadelelerin anlam taşıdığı özgüvenini veren zaferimiz, zamanında yendiği düşmanların modern kılıklılarına gösterilen sert tepkilerle birlikte kutlanıyor.
Dünya döndükçe de kutlanacak.
Ulus, doğası gereği kurtuluş istemiyle var olacak.
Var olma mücadelemizde bulunduğumuz yerden haykırıyoruz; Elmadağı’ndan Ulus Dağı’na tekrar, şimşek gibi ineceğiz.
Çağatay UNCU
30.08.2016
Yorum Ekle