Tam 19 yıl önce bugündü. Bağımsız Türkiye’nin ve cesarete muhtaç doğruların öncüsü, hocası, bakanı, değerli Türk aydını Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, arabasına yapılan bombalı saldırı sonucu aramızdan ayrıldı.
NEDEN KIŞLALI?
Emperyalizm, toplumda karşılığı olan ilerici düşünceden korkar. Ve en çok da onu kalemiyle, kalbiyle savunanlardan. İşte Kışlalı onlardan biri, onların öncülerindendi. Her şeyden önce ayakları ve yüreği bu topraklara basıyordu. Akılcıydı, Kemalistti. Kişisel çıkarlarından ödün vermezken değer yargılarını açık büfe gibi sunanların aksine, kişisel çıkarlarını toplumun çıkarlarıyla örtüştüğü ölçüde tutan, bunun yanında düşüncelerinin ana omurgasından asla ödün vermeyen birisiydi. Alçakgönüllüydü. Herkesin Bakan olmak için Ecevit’in etrafında dolaşıp gözünün içine baktığı yerde Ecevit, bakanlığı tebliğ etmek için onu arıyor ama ulaşamıyordu. Bakanlık kararı tebliğ edildiğinde yüzünde mutluluktan ziyade sorumluluğun yarattığı düşünceli ifade vardı. İdeologdu. Kavramların içinin boşaltıldığı yerde düşünsel tasniflemeyi ve konumlamayı en doğru yapan kişilerdendi. Toplumda üç kesimden bahsediyordu. Birincisi, Atatürk’e ve Kemalizme evet diyenler, ikincisi, Atatürk’e ve Kemalizme hayır diyenler, üçüncüsü ise Atatürk’e evet Kemalizme hayır diyenler. Ve uyarıyordu: “Atatürk’e evet, Kemalizme hayır diyenler, Atatürk’e ve Kemalizme hayır diyenlerden daha tehlikeli.”
Allah ile aldatanların iktidar yolculuğunda Atatürk ile aldatanların katkısını gördüğümüzde, kendisinin Atatürk için söylediği sözü onun için bizlerin söylemesi tarihi bir sorumluluk: “Zaman yine onu haklı çıkarıyor.”
“AYDIN MISIN?”
Aydın ve entel ayrımını ısrarla vurgulardı Ahmet Taner Kışlalı. “Aydın, kendini toplumdan sorumlu sayan insandır. Entel için ise toplum, sadece bir araçtır, amaç kendini tatmindir” derken aydını sadece tanımlamıyor, bu tanımın hakkını tanımın içini bizzat hayatıyla doldurarak veriyordu; etnikçiliğe, bölücülüğe, mezhepçiliğe ve siyasal İslamcılığa, kısacası emperyalizmin her rengine ama’sız fakat’sız karşı durarak, kalem çatarak.
”CENTİLMEN DEVRİMCİ“
Haklı olduğun konuda haklı kalmak kolay değildir. Kışlalı’yı farklı kılan özelliklerden birisi de buydu: Kemalizmin hem en kararlı, hem de en naif savunucusu olmak. “Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük yanılgı yaşadıklarına inanıyorum” cümlesi, bu iki ayrı özelliği benliğinde barındırdığının somut göstergelerinden birisiydi.
YUGOSLAVYA, SSCB, YENİ OSMANLICILIK VE TÜRKİYE
Yeni Osmanlıcıların “Ecdat edebiyatı”nı algı malzemesi yaptığı yerde Kışlalı “Atatürk söylenenin aksine bizi köklerimizden koparmamış, Osmanlı ile sınırlanmak istenen geçmişimizin çok daha eskiye dayandığını ve köklü olduğu kanıtlayan, bu topraklardaki tüm medeniyetleri sahiplenen çalışmalar yapmıştır.” gerçekliği dile getiren kişiydi. Yugoslavya’nın ortak değerler yerine farklılıkları resmileştirdiği için parçalandığı, SSCB’nin demokrasiyi ertelendiği için yıkıldığı yerde; Türkiye Cumhuriyeti’nin farklılıkları zenginlik kabul eden, fakat ortak değerleri resmileştiren, demokrasiyi en zor şartlarda bile ertelemeyen Kemalist felsefesi sayesinde parçalanmadan, yıkılmadan ayakta kalabildiği tespiti de ona aitti. Kendisinin göremediği ama bizlerin şahit olup maruz kaldığı son 15 yılda, ortak değerlerin değil de farklılıkların öne çıkarılmasının, kültürel kimliklerin siyasi kimliğe dönüştürülüp birbirlerinin karşısına konumlandırılmasının, çarpıştırılmasının toplumsal bütünlüğümüzde yarattığı tahribat ve ayrışma…
Ve Kışlalı’nın bu tehlikeleri işaret eden, uyaran tespitleri; şimdilerde yüzümüzde acı bir tebessüm…
”Sönen her mumun ardından onlarcasını yakın. Mumlar değil, karanlık isteyenlerin nefesleri tükenecektir” demişti Kışlalı, Mumcu’nun aramızdan ayrılmasının ardından. Bugün ona bu sözleri, onun bayrağını taşımanın gururu ve onsuzluğun eksilmez özlemi ile yazıyoruz, içimiz buruk. Onun yazı ve düşüncelerine en çok ihtiyacımız olduğu dönemde onu ancak yine onun düşüncelerine sahip çıkarak, “Kışlalı bu konuda ne düşünür, ne yazardı?” sorusuna yanıt arayarak ve bularak sahip çıkabiliriz.
Çünkü “Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.”
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
21 EKİM 2018
Yorum Ekle