Tüm dünyayı etkisi altına alan ve neredeyse hayatı durdurma noktasına getiren Korona virüsü karşısında, spor dünyasının bu süreci iyi yönetemediğini ve alınması gereken radikal kararların geç alındığına hepimiz şahit olduk.
Şu anki tabloya baktığımızda Avrupa coğrafyasında bu virüsten en çok etkilenen ülkenin İtalya olduğunu görüyoruz. İtalya, ilk vakanın tespit edilmesinden sonra sosyal yaşantıda herhangi bir değişikliğe gitmeyip hayatın olağan akışını sürdürmeyi tercih etti. Spor müsabakaları tedbirsiz bir şekilde devam etti.
Virüsten dolayı ilk ölümün 21 Şubat’ta gerçekleştiği İtalya, OHAL ilanından sonra Lombardiya ve Veneto bölgelerinde oynanacak maçların ertelendiğini açıkladı. Sonrasında ise müsabakaların 3 Nisan’a kadar seyircisiz oynanacağı açıklandı. Fakat, müsabakaların seyircisiz oynanması virüsün yayılmayacağı anlamına gelmediği için, İtalya başbakanı ülkenin Kuzey bölgesine uygulanan karantinayı ülke geneline yayarak, tüm spor organizasyonlarının durdurulduğunu açıkladı.
Ülkemizde ise ilk Korona virüsü vakası 11 Mart’ta tespit edildi. Bu tespitin üzerine gözler Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Türkiye Futbol Federasyonu’na çevrilmişti. Gençlik ve Spor Bakanı (GSB) Mehmet Muharrem Kasapoğlu, konuyla ilgili “Haftasonu lig maçları var. Bunlar planlandığı gibi devam edecek. Maçlar seyircili oynanacak.” dedi. Ardından 12 Mart’ta Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Nihat Özdemir, “Galatasaray – Beşiktaş derbisi ve Süper Lig’in diğer karşılaşmaları, ayrıca alt liglerdeki tüm maçlar he zamanki gibi oynanmaya devam edecek. Şu an ülkemizde bir kişide Korona virüsü görüldü, endişeye kapılacak durum yok. Sadece insanlarımız hijyenlerine dikkat etsinler yeter. Kulüplerimize de alınması gereken önlemlerle ilgili talimatlarımızı ulaştırdık.” açıklamasını yaptı. Yine aynı gün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın spor müsabakalarının Nisan ayı sonuna kadar seyircisiz oynanacağını açıkladı.
Önümüzde İtalya gibi çok açık bir örnek varken, hatta sadece İtalya değil Avrupa’nın diğer büyük ligleri de müsabakaları ya süresiz ya da ileri bir tarihe ertelenmişken GSB ve TFF’nin almış olduğu “tedbir” ve kararlar skandal niteliğindeydi.
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, seyircisiz oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçı sonrasında tam 850 kişinin bu müsabakada resmi görev aldığını söyledi. Bakın tamı tamına 850 kişi! Bunların her biri insan ve her birinin ailesi, çevresi, yakını var. Bu 850 kişi görevleri gereği yeri geliyor birbirlerine temas etmek zorunda kalıyor. Sahadaki futbolcuların durumu zaten ortada.
Bir de üstüne maçların seyircisiz oynanacağı açıklandıktan sonra Süper Lig’de 9 müsabaka, Birinci Lig’de 10 müsabaka, İkinci Ligler’de 18 müsabaka ve Üçüncü Ligler’de de 25 müsabaka oynandı. Tüm müsabakalarda görev alan resmi görevli sayısının hesabını varın siz yapın…
Süreç boyunca sadece futbol değil kadın/erkek tüm branşlarda müsabakalar devam etti. Bazı sporcular konunun önemine dikkat çekebilmek için sosyal medya hesaplarından paylaşımda bulundu. Hatta, Trabzonspor’un futbolcusu Obi Mikel tüm alacaklarını bırakıp kulüple olan sözleşmesini feshetti.
Sporcular liglerin ertelenmemesine tepki gösterirken, ortada hakem hatası olduğu zaman mangalda kül bırakmayıp gördüğü her kameraya konuşan kulüp başkanları bu süreçte sessiz kaldılar.
Gerek sahadaki futbolcuların, gerek kenarda duran teknik ekibin, gerekse seyircisiz dahi olsa müsabakalarda resmi görev alanların sağlığını düşünmeyen TFF, dalga geçer gibi 17 Mart’ta yapmış olduğu basın toplantısına “1 metre” aralıklı oturma kuralı getirdi.
Virüsün yayılma hızı ve beraberinde gelen tepkiler artınca 19 Mart 2020 tarihinde GSB Mehmet Muharrem Kasapoğlu; futbol, basketbol, voleybol ve hentbol liglerinde müsabakaların durdurulduğunu, kararın da 19 Mart 2020 itibariyle uygulanacağını söyledi.
Şimdi soruyoruz:
Bu virüs, insan seçmiyor. İnsanların sosyal teması sürdüğü müddetçe bu virüs de yayılmaya devam edecek. Vakanın tespit edildiği an itibariyle, radikal bir tedbir alınması gerekirken ligler neden bir hafta boyunca seyircisiz de olsa devam etti? Sahadaki futbolcuların, teknik heyetin ve müsabakalarda görev alan resmi görevlilerin sağlığı neden riske atıldı?
Çok değil, liglerin ertelenmesi kararından 3 gün önce bu ülkede maç oynandı. Virüsün azami 14 günlük kuluçka sürecinin olduğunu herkes bilmesine rağmen bu kararın alınması neden gecikti? Herhangi bir sporcuda virüsün tespit edilmesi durumunda bunun hesabını kim, nasıl verecek?
Liglerin bu kadar geç ertelenmesinde Katarlı yayıncı kuruluşun bir etkisi var mı?
Güçlü devletler, güçlü, şeffaf ve adil kurumlarıyla var olurlar. Toplum, bu kurumlar vasıtasıyla devletle olan ilişkilerini düzenler. Bugün itibariyle ülkemizde uygulanan hükümet sistemi ve uygulayıcılarının da etkisiyle, federasyonlar yayıncı kuruluşun elinde oyuncak olmuştur. Üstelik aynı federasyonlar kurum olma vasfını her geçen gün kaybetmektedir. Federasyonlar özerk yapıda olmalarına rağmen böyle önemli bir konuda neden kendileri karar almayıp GSB’den açıklama beklemişlerdir?
Ortada insan sağlığını ciddi bir şekilde etkileyen salgın hastalık söz konusu. Bu salgın hastalığa karşı yetkili kişi ve kurumlar gerekli kararları almakta neden bu kadar geciktiğini kamuoyuna ivedilikle açıklamalı. Konunun muhatapları sorularımıza cevap vermedikçe yukarıdaki sorularımızın ve kaygılarımızın takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiririz.
Yorum Ekle