Türkiye’de, atanamayan yüz binlerce öğretmen arasında, maddi yetersizlikler ve mesleğe dair bildiklerini taze tutmak için çalışan yaklaşık 80 bin “ücretli öğretmen” var.
Öğretmenlik aşkı için, “ücretli” kelimesine maruz kalmayı bile göze alan, buna zorunda bırakılan binlerce cefakâr öğretmen…
***
Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan koranavirüs nedeniyle tüm okullar 30 Nisan’a kadar uzaktan eğitim sistemine geçti. Bu zorlu süreçte, “ücretli” olarak tabir edilen ve devlette çalışan bu öğretmenlerimiz büyük bir mağduriyetle karşı karşıya kaldı.
Evine, ailesine ekmek götüren binlerce “ücretli” öğretmen, okullar yeniden açılana dek maaş alamayacak.
Biri kadrolu, diğeri ise tabiri dahi ayrımcılık yaratan “ücretli” öğretmenlerimizin hepsi; bu ülkenin geleceğine aydınlık gençler yetiştirmek için emek veriyor.
Zorunlu şartlar gereğince eğitime ara verilmesi, bu iki öğretmeni neden birbirinden ayırıyor?
Kadrolu öğretmen ev geçindirip, borç ödeyip, hayat planı yapabiliyor. Üstelik bu zorunlu süreçte maaşı ve hatta ek ders ücreti bile kesintiye uğratılmadan veriliyor.
“Ücretli” diye tabir edilen öğretmenlere ise, zaten kadroluların yarısı kadar ödenen maaşları ödenmiyor. Öğretmenin geçindirmesi gereken ailesi, ödemesi gereken borcu, hayat planları ve her şeyden önemlisi “insan” olduğu göz ardı ediliyor. Binlerce insan, bu nedenlerle mağdur bırakılıyor.
Bu oluşan mağduriyeti göz önüne alarak; her şeye “pedagojik, çocuk ve insan psikolojisi” kelimeleriyle yaklaşan yetkililere soruyoruz:
Aynı ortamda onlarla çalışan kadrolu öğretmenlerin, öğrencilere aynı emeği veren meslektaşlarının yüzüne nasıl bakacağını, bunun öğretmende yaratacağı psikolojiyi düşündünüz mü?
Peki, o mağdur ettiğiniz öğretmenlerin hayatlarını devam ettirmesi gerektiğini hiç düşündünüz mü?
Ülkenin geleceğine hiçbir faydası olmayan kaynaklara ayrılan paralarla atayabileceğiniz öğretmenleri, “ücretli” öğretmenlik yapmak zorunda bırakıp, sonra da büyük adaletsizlikle meslektaşlarından ayırmanın, emeğinin karşılığını vermemenin insan onuruna ne kadar dokunduğunu düşündünüz mü?
Aynı kurumda aynı işi yapan kişilere, ayrımcılık yapıp çalışma etiğine ne kadar zarar verdiğinizi düşündünüz mü?
Öğretmen ile “para, ücret” kelimelerinin birbirine hiç yakışmadığını; insanları “para” ile mağdur edip arkanıza bakmayarak, geride bıraktığınız acıları hiç düşündünüz mü?
***
Bu adaletsizlik, bu ayrımcılık Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim neferi olan öğretmenlere ve insanlığa vurulan bir darbedir.
“Mevzuata göre hareket edilecek” denilerek binlerce öğretmenin mağduriyeti göz ardı edilemez.
Buradan yetkililere sesleniyoruz:
Dünyada koronavirüsten ölen yirmi binden fazla insan varken; önceliğiniz bu ülkenin doktorlarını, bilim insanlarını, “geleceğini” yetiştiren 80 bini aşkın “ÖĞRETMEN”i mağdur etmeyerek insanlığın ölmemesini sağlamak olsun.
Ücretli, kadrolu,
sözleşmeli öğretmen yoktur; sadece “ÖĞRETMEN” vardır!
Mustafa BOZTEPE
28.03.2020
Yorum Ekle