15 Temmuz 1974 günü Lefkoşa güne silah sesleriyle uyandı. Yunanistan’daki Albaylar Cuntası, Makarios’un “kalemini kırmış”, “Enosis’i geciktirdiği” gerekçesiyle Rum Milli Muhafız Ordusu’ndaki sempatizanlarını harekete geçirerek Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirmişti. Darbe esnasında Makarios canını zar zor kurtarıp bir İngiliz helikopteriyle Malta’ya kaçarken, darbecilerin yaptığı bir basın toplantısında kameraların karşısına ise tanıdık bir sima geçerek Kıbrıs’ta “Helen Cumhuriyeti” ilan ettiklerini, kendisinin de Cumhurbaşkanı olduğunu söyledi.
Bu tanıdık sima, Küçük Kaymaklı katliamının elebaşısı, katıksız bir EOKA’cı olan Nikos Sampson’du. Özellikle Türkler, Sampson’un adını duyunca dehşete düştüler. Zira Samspon, EOKA militanıyken katıldığı toplu katliam hareketleriyle tanınıyordu. Öyle ki “Kaymaklı kasabı” denilecek kadar dehşet verici bir üne sahipti. Böylesine bir kişinin Kıbrıs’ta yönetimi ele alması, Türkler için kritik saatlerin başladığının işaretiydi. Her ne kadar Sampson, yaptığı basın açıklamasında Türklerle sorunlarının olmadığını, adada en kısa zamanda seçimlerin yapılacağını söyleyerek, Türklerin tepkisini çekmemeye ve Türkiye’nin müdahele etmesini gerektirecek bir durum olmadığı algısı yaratmaya çalışmışsa da darbecilerle Makarios taraftarları arasındaki çatışmalar sona erince, silahların namlularının Türklere döneceğini herkes biliyordu.
En uzun beş gün:
Adanın en uzun beş günü işte böyle başladı.
O beş gün, Kıbrıs Türkleri’nin geleceğinin belirsizliğe büründüğü, ışığın görünmediği, sonunda yok olma ihtimali ile karşı karşıya kalabilecekleri bir beş gündü.
“Türkiye müdahale edecek mi?” sorusu ise en çok sorulan ancak en az cevap alınabilen soruydu belki de. Türkiye’nin bir tepki vermesi bekleniyordu. Ancak bunun diplomatik bir serzenişle mi sınırla kalacağı, 1964 ve 1967’teki gibi müdahale etme teşebbüsünde bulunup sonra vaz mı geçileceği, yoksa sahiden bu sefer adaya müdahale mi edileceği o günlerin cevaplanması en zor sorularındandı.
Radyo’daki ses:
Ta ki 20 Temmuz 1974 sabahına kadar. O gün masmavi gökyüzü Türk paraşütçüleriyle doluydu. Bir gün önce “1 güne kadar Konstantinopolis’teyiz” diyen Atina Radyosu, 1 gün sonra Kıbrıs’a Türk birliklerinin çıktığını haber yapmak zorunda kalmıştı. Bu kez başka bir ses, Rauf Denktaş’ın sesi Kıbrıs’taki Bayrak Radyosu’ndan şu anonsla duyuldu:
“Bugün, bu anda kahraman Türk Silahlı kuvvetleri Kıbrıs’ın her yanında havadan ve denizden çıkarma yapmaktadır. Gazanız kutlu olsun.”
Amerikan emperyalizminin **Acheson Planları’yla “ver kurtul” dediği, ABD Başkanı Johnson’ın Türkiye-ABD ilişkilerini alt üst edecek diplomatik üsluptan yoksun o mektubu yazmasına neden olan, Yunanistan’ın Megali İdea hayallerinin nadide bir parçası olarak gördüğü Kıbrıs’ta Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye rağmen bir plan yapmanın mümkün olmadığı ve olamayacağını Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtı’yla tüm dünyaya gösterdi.
Daha birkaç gün önce kendini sözde “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”nin cumhurbaşkanı ilan eden Nikos Sampson, kurduğu birkaç günlük sahte cumhuriyeti koltuğunun altına alarak Kıbrıs’tan kaçtı. İstanbul’a yürüme hayalleri kuran Yunanistan’daki Albaylar Cuntası çöktü. “Demokrasinin beşiği” olmakla övünen ancak 7 yıl boyunca cunta tarafından idare edilen Yunanistan, Kıbrıs’a bir tabur asker bile çıkaramadı. Barış harekâtı’nın birinci aşaması ile ikinci aşaması arasında gerçekleşen Cenevre Konferansı’nda “Kıbrıs şimdi ordunuzun esiridir, ancak ileride ordunuz Kıbrıs’ın esiri olacaktır.” diyen İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan’ın sözlerinin aksini ispat edecek şekilde, Türk ordusu, esir olmadı. Pan-helenizmi ve Yunan-Rum ikilisinin Enosis hayallerini esir etti.
Kıbrıs’ta hudutu emperyalistler değil, mehmetçiğin süngüsü çizdi.
Bugün harekâtın 47.yıl dönümünde adada tek kurşun bile sıkılmıyorsa, bu savaş için değil barış için, istilacı olmak için değil kurtarıcı olmak için adaya çıkan mehmetçiğin eseridir.
Bugün Kıbrıs Türk halkı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağı altında can güvenliğinden emin, uygar dünyanın diğer ulusları gibi başı dik ve onurlu şekilde yaşayabiliyorsa, bu Kıbrıs Barış Harekatı’nda ve bu harekat öncesinde Kıbrıs Türkü’nün özgürlüğü ve bağımsızlığı için canını feda eden mehmetçik ve mücahitlerin eseridir.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47.yıl dönümünde, onları saygıyla anıyoruz. Ruhları şad olsun!
20.07.2021
Üçüncü Yol
(*)Küçük Kaymaklı katliamı: 1963 yılı sonunda ada genelinde başlayan Kanlı Noel olaylarında Kıbrıs Türklerine yönelik yapılan katliamlardan biri de Lefkoşa yakınlarındaki Küçük Kaymaklı köyü’nde yaşandı. Nikos Sampson komutasındaki Rum birlikler köye 22 Aralık 1963 günü saldırdı. Saldırıda köydeki birçok Kıbrıs Türkü şehit edilirken sağ kalanlar ise göçe zorlandı. Köy, Barış harekâtı gerçekleşinceye kadar Rum birliklerinin kontrolünde kaldı.
(**) Acheson Planları: ABD Özel Temsilcisi Dean Acheson tarafından 1960’larda hazırlanan iki farklı plana verilen addır. I.Acheson ve II.Acheson planı olarak anılan bu iki planın ortak noktası, adanın Yunanistan’la birleşmesini ve bunun karşılığında adanın çok küçük bir parçasının Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye verilmesini öngörmesidir. Aslında plan, Yunanistan’ın Enosis talebinin karşılanmasından öte bir anlam taşımamaktadır.
Yorum Ekle