Üçüncü Yol 1919

16 TEMMUZ 2016’DAKİ BAŞBAKANLIK ODASI, BUGÜN NERESİ? – ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

Düşünsel mücadelede yapılacak en büyük hatalardan birisi, düşünsel temeli karşıtlık eksenine indirgemek, kendini sadece karşındaki üzerinden konumlamaktır.

Çünkü bu tarz bir durumdan bağımsız “ak olana kara, kara olana ak” deme takıntısı, gerçekleri ıskalamaya yol açtığı gibi, mücadele edilen düşüncenin de algısına katkı sağlar. Karşındaki “pragmatist” olduğu için, o hareket ettikçe aslında onunla beraber sen de savrulursun. En doğru ve sağlam şekilde durduğunu sanırken.

KALKIŞMA, İŞGAL GİRİŞİMİ

4 sene önce gerçekleşen 15 Temmuz girişimi, bir kalkışmadır. Bir işgal girişimidir.

15 Temmuz’dan tam 4 ay önce Mart 2016 tarihli yazıda;

“Son Ankara saldırısından 1 saat sonra CEMAAT güdümünde olan TSK açıklama yapsaydı ve “Ülkenin yönetiminden ve güvenliğinden sorumlu olan iktidar ve istihbarat yetkililerinin yurttaşların güvenliğini sağlayamadığı yerde TSK, yurttaşlarının güvenliğini sağlamak için yönetime el koymak zorunda kalmıştır.” deseydi, mevcut Erdoğan nefretinin yarattığı “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun.” hissiyatıyla da birleştirince en anti-militarist olanlar bile bu duruma açıktan olmasa da gizliden alkış tutmaz mıydı?

Hele de Milli- Atatürkçü bir görünümle bu yapılacak olsaydı?
(Siz bu kurguyu aklınızın bir yerine not edin. Belki bir gün lazım olur.)”
[1]

demiş ve maalesef yanılmamış birisi olarak anlatmaya devam edelim.

Yukarıdaki satırlarını anımsattığımız yazıda kısaca şunu anlatmaya çalışıyorduk:

Karşında, kendi çıkarı için her şeyi yapacak bir yapının olması, yapılan her şeyin onlar tarafından yapıldığı anlamına gelmez. Yapılanlar o yapının işine gelse bile. Bu sebeple Türkiye’de bir dönem gerçekleşen saldırılara dikkatli bakıldığında, bazı saldırıların; iktidarın işine yaramak bir yana, iktidarın kendi kitlesinde bile güvensizlik oluşturacak, iktidara karşı olan ve yine fikren iktidardan çok da uzak olmayan başka yapılara meşru müdahale hakkı ortamı yaratacağını görürüz. Bu tarz saldırılar, bir kesimin sandığının aksine bizzat “Gözdağı”dır.

Ne tesadüftür ki, bu patlamalar, kaotik ortam; Batı emperyalizminin “şiddetle” desteklediği Tek Adamcı Başkanlık Sistemi sonrası bıçak gibi kesilmiştir. Bu haliyle gözdağının istediği etkiyi yarattığını da söyleyebiliriz.

FETÖ NEDEN DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNDU?

FETÖ, böyle bir altın vuruşu yapmak zorundaydı. Neden? Çünkü AKP-FETÖ ittifakı, kendilerine rakip/tehdit olacak tüm unsurları tasfiye etmiş ve birbirlerinden başka pasta kavgası yapacak kimse kalmamıştı. Burada düşülen egemenlik kavgası, FETÖ’yü siyasi iktidarın tepesinde sallanan “Demokles kılıcı”nına dönüştürdü.

2016 Ağustos’unda yapılacak YAŞ öncesi, FETÖ için askeri alandaki manzara şu şekildeydi:

Çok yüksek rütbelere sahip, ancak FETÖ bağları tespit edildiğinden dolayı YAŞ sonrası devre dışı kalacak yüzlerce üniformalı şakirt.

Bu “kitle” için düğmeye basıldığını da yine konuyla ilgili Temmuz 2016 tarihli yazımızdan anımsayalım:

“FETÖ unsurları, Ağustos ayında yapılacak Yüksek Askeri Şura’da ciddi bir tasfiyeye uğrayacaklarını biliyorlardı. Kısa vadeli olarak bakıldığında da TSK’nin üst kadrosunda optimum(en iyi) seviyeye ulaşmışlardı. Belki 10 yıl sonra daha güçlü hale gelebilecek olsalar da 2016 şartlarında ağır bir tasfiye ile karşı karşıyaydılar. 13 Temmuz’da Askeri Casusluk davası kapsamında TSK içinde yapılacak operasyon, yine FETÖ üyesi Genelkurmay Adli Müşaviri Albay Mehmet Oğuz Akkuş tarafından 1 hafta sonraya erteletilmiş, bu durumla ilgili bilgilendirme de FETÖ unsurlarına ulaştırılmıştı. FETÖ’nün TSK’deki makam mevki sahibi unsurları için zaman daralıyordu.” [2]

Ve örgüt, ifşa edilen “vitrin” kitlesine emri verdi. Belki de bu gelişmeler yüzünden düşünülen darbe/işgal girişimi, alelacele daha erkene çekildi. Kalkışmanın başarısızlığında bu durumun da payı azınsanmamalı.

15 TEMMUZ’UN ÖNCELİKLİ KAHRAMANLARI KİMLER?

Bülent Arınç gibilere ağlama nöbetleri geçirten İktidar-FETÖ ayrışması sonrasında, kumpas davalarda tutsak edilen birçok subay “kavgamız hükümetle, devlete küsülmez” diyerek görevlerine geri döndü.

İşte 15 Temmuz gecesi bu kalkışmayı engelleyen esas kişiler, göğüs göğüse çarpışan ve üniforma gasp eden teröristleri püskürten, gerçek Türk subayları, Mustafa Kemal’in gerçek askerleridir. Sadece görevine dönenler değil, başta Ahmet Yavuz, Mustafa Önsel, Ali Türkşen gibi davalar sonrası emekli edilen ya da emekli olan subaylar da o gün büyük sorumluluk almışlardır.

Eğer onlar erken teşhisle erken müdahaleyi yapmasaydı, tankı atlet tıkayarak işlevsiz hale getirme, taşla F-16’ya düşürme hikayelerini aktaracak kimse bile kalmayabilirdi.

15 TEMMUZ 2020’DEN BAKTIĞIMIZDA

Yine en sonda bile söylenmeye çekinilecek olanı en başta söyleyelim. Bir terör örgütüyle mücadelede başarılı olmak için sadece eylemsel farklılık ve eylemsel mücadele yetmez. Düşünsel/ideolojik farklılık ve düşünsel/ideolojik mücadele de gerekir.

Siyasal İslam; içinden dinci her tür terör örgütünü çıkarabilecek, Amerikan labaratuarlarında oluşturulmuş bir bataklıktır. FETÖ gibi oluşumlarla mücadele etmek için öncelikle o bataklığı kurutmak gerekir.

Bu mücadelede başarı, başta Kemalistler olmak üzere Cumhuriyetin kurucu değerlerini benimsemiş ve Cumhuriyet kazanımlarını yaşamsal ölçüde içselleştirmiş kadrolarla mümkündür ancak.

Bu dört senede, FETÖ’nün toplum nazarında itibar kaybı dışında çok büyük zarar görmemesinin başlıca sebebi, FETÖ ile mücadelenin düşünsel olarak FETÖ ile müzakere yapma eğilimindeki kişilerce yürütülüyor olmasıdır.

Yine FETÖ’nün öncelikli hedefi olan yazarların hedef yapılıp zindanlara atılmasının FETÖ ve FETÖ karşıtı insanlarda yaratacağı farklı “psikolojik etki” açıktır.

O yüzden siyasal İslamcı hiçbir oluşum FETÖ ile mücadelede başarılı olamaz.

İktidarın kendi dışında ya da kendi bilgisi dahilinde gelişen her durumdan fayda sağlama saplantısı, FETÖ’yle mücadeleyi sulandıran öncelikli etkendir.

Bu kapsamda artık gizlisi kalmayan FETÖ borsaları, FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulmaması, Deniz Kuvvetleri dışında hiçbir kurumda FETÖMETRE uygulamasının kullanılmaması, hatta bu uygulamanın mucidinin tasfiye edilmesi, en çok da algı yönü çok kuvvetli olan FETÖ’nin işine gelmektedir.

FETÖ’NÜN FİKİRLERİ İKTİDARDA MI?

FETÖ’nün kendisini meseleden sıyırmak için yaydığı üzere 15 Temmuz bir tiyatro değildir. Ancak bu gerçeği sabit kabul etmekle birlikte 15 Temmuz gecesi ile ilgili bulanık kalan çok kare vardır. Bu bulanıklık er ya da geç ortadan kalkacak; kahraman algılanan, algılatılmak istenen birçok kişinin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti 15 Temmuz günü direkten döndü. FETÖ başarılı olsa tam anlamıyla cehennemi yaşayacaktık. Ancak 15 Temmuz sonrasında başta, askeri okulların kapatılması, TSK hiyerarşik yapısının paramparça edilmesi, çoklu baro uygulaması gibi FETÖ projesi, bizzat mevcut iktidar tarafından hayata geçirildi.

Bu aşamada akla, 16 Temmuz sabahı fotoğrafı çekilen ve darmadağın edilmiş TBMM’deki Başbakan odası geliyor ve sonra insan sormadan edemiyor:

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı başbakan-odası-16-temmuz-1.jpg

FETÖ, o gece Başbakanlık odasını bile darmadağın etti de, Başbakanlığı bile tarihe gömen mevcut iktidarın ülkede –özellikle de son 4 yılda ve 15 Temmuz ‘musibet’ine rağmen- ülkede yarattığı tahribat azımsanacak cinsten mi?

SON SÖZ: BİZ “YİNE” UYARIYORUZ

Kendi söylediklerine kendileri bile inanamayacak kadar yalan komasına girmiş ve güce eklemlenmiş, mankurtlaşmış yazarların hezeyanları gerçeklikten kopuktur. Etki alanı kısıtlıdır.

Onlar Fethullah Gülen’e Hocaefendi, tarikatına da “hayırsever cemaat” derken biz FETÖ, F Tipi yapılanma diyorduk. Hem ülke, hem de bunu diyen herkes bu yüzden ağır bedel ödedi, ödemeye de devam ediyor. Bu sebeple, cemaatin ne olduğunu keşfetme konusunda geriden gelenlere yine “önden” bilgilendirme yapalım:

Tehdit halen geçmiş değil. Ülkeyi yönetenler bakış açılarında menzil sorunu yaşayıp da ağalara fazla yaslanmasın ve uyanık olsun ki, dün F Tipi bir darbenin farklı biçimi yarın P Tipi olarak ülkenin başına bela edilmesin.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin artık böyle lüksü de gücü de kalmadı.

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
15 TEMMUZ 2020


DİPÇE

[1] http://ucuncuyol1919.com/2016/03/20/gozdagi-ve-zafiyet/
[2] http://ucuncuyol1919.com/2016/07/28/gozdagi-kalkisma-zaafiyet-ve-darbe/

Çağdaş Bayraktar

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

  • Yazınızda dile getirdiğiniz görüşleri doğru ve yerinde buluyorum. Bugünkü iktidarın 15 Temmuz darbe girişiminden “destan” üretmesi ve bunu hemen her gün her koşulda kullanması pek çok kişiyi fazlasıyla rahatsız ediyor. Vurguladığınız gibi bir destan yazıldıysa bunu emeklisiyle, görev başında olanıyla Türk Ordusu yazdı. FETÖ yapılanmasına teslim olmayı kabullenmedi. İktidarın karşısında konumlanma uğruna 15 Temmuz hain girişimini hafife almayı da doğru bulmuyorum.

Follow us

Don't be shy, get in touch. We love meeting interesting people and making new friends.

Most popular

Most discussed

%d blogcu bunu beğendi: